MADISONUN ne Demek Almanca - Almanca Çeviri

• Madison

Madisonun Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

Cadde ile Madisonun köşesi.
Straße und Madison.

Madisonun da saptadığı gibi.
So wie Madison hat.

Bu mübalağaydı, fakat bu Madisonun inandığı şeydi.
Das war eine Übertreibung, aber Madison glaubte das.

Madisonun En İri Arkadaşı.
Madisons Beste Fette Freundin.

Belki de Nick Golson, Madisonun kendi kızı olmasını istiyordu.
Vielleicht wünscht Nick Golson sich, Madison wäre seine Tochter.

Madisonun da desteğe ihtiyacı var.
Madison braucht mich auch.

Üzgünüm, geç kaldım ama Dolly Madisonun kolunu arıyordum.
Tut mir Leid für die Verspätung, wir haben Dolly Madisons Arm gesucht.

Madisonun onu almasına izin vereceğiz.
Wir überlassen es Madison.

Ve Brittany şimdi herkese Madisonun onu üçüncü periyotta öptüğünü söylüyor.
Und jetzt erzählt Brittany überall herum, dass Madison ihn in der 3.

Madisonun ponpon kızları çok bodur.
Madison hat einige stämmige Cheerleader.

WESLI Wisconsin Üniversitesine yakındır ve Madisonun nüfusunun% 25i öğrencidir.
WESLI in der Nähe der University of Wisconsin und 25% Madison Bevölkerung sind Studenten.

Hamilton, Madisonun olmadığı her şeydi.
Hamilton war alles, was Madison nicht war.

Kurucularımız bize cumhuriyet dediklerini verdiler, ama kastettikleri cumhuriyet, temsili demokrasiydi, ve temsili demokrasiden kastettikleri de bir hükümetin, Madisonun Federalist 52de dediği gibi, bir dalı olacak ki sadece insanlara bağlı olacak.
Die Gründerväter gaben uns eine sogenannte Republik, damit meinten sie aber eine repräsentative Demokratie, und damit eine Regierung, von der ein Teil- wie Madison im Federalist 52 erwähnt- einzig und allein vom Volk abhängt.

Bu an, James Madisonun başarılı olmasıyla başladı.
In dem Moment als dies begann, war James Madison erfolgreich.

Madisonun gazeteyi almasına izin vereceğiz sonra da orada çalışan herkesi alıp yeni bir gazete kuracağız.
Wir überlassen Madison das Magazin, nehmen jeden, der dort arbeitet, mit und erschaffen ein neues.

Fransa ve Savaş 1812, için Madisonun Karar'' Mississippi Valley Tarihsel İnceleme, Vol.
Frankreich und Madison Entscheidung für den Krieg 1812" Das Mississippi Valley Historical Review, Vol.

Bu fikir, Madisonun Anayasaya yaptığını finans kurumlarına ve altyapıya yapmaktı.
Nämlich für Finanzinstitutionen und Infrastruktur dasselbe zu tun, was Madison mit der Verfassung getan hatte.

Polis eski Forge yolu ile Madisonun kesiştiği köşedeki bir ilaç deposuna zorla girildiğini rapor etti.
Die Wache in Cadenceville hat einen Apothekeneinbruch gemeldet. Ecke Old Forge Road und Madison.

Hamilton bunlara Madisonun saf, çocuksu olduğunu söyleyerek cevap verdi, onun hedeflerinin, ABDyi ilkel özerkliğe çevirmek olduğunu söyledi, kendine yeten ve küresel düzeyde tamamen yetersiz.
Hamilton antworte darauf, indem er Madison naiv nannte, er sei kindisch und sein Ziel sei, die USA zu einer primitiven Autarkie zu machen, selbstbewusst und komplett unbrauchbar auf globaler Ebene.

Madisonu sen öldürdün, değil mi?
Du hast Madison getötet, oder?

İyileşene kadar Madisonu gizli tutmamız gerek.
Wir müssen Madison versteckt halten, bis es ihr besser geht.

Madisonu sevdim.
Ich mag Madison.

Madisonla tanıştığında zaten bir çocuğu olduğu için minnettar olmalısın.
Du kannst von Glück sagen, dass Madison schon ein Kind hatte.

Yapmam gereken şey ise sadece Madisonu geriye çekilip kardeşinin perişan halde batmasını seyretmesini ikna etmekti.
Dann musste Madison nur noch überzeugt werden, sich den Niedergang ihrer Schwester ruhig anzuschauen.

Sophieyi, Madisonu, ve benim Afrikan-Amerikan kuzenim Zoeyi geride bırakıyor.
Sie überholt Sophie, dann Madison, meine afrikanisch-amerikanische Kusine Zoe.

Madison Queller, bu Richard Castle.
Madison Queller, das ist Richard Castle.

Madisona birkaç soru sormam gerekiyor.
Ich muss Madison ein paar Fragen stellen.

Madisona benden selam söyle. Eh….
Tja, grüß Madison von mir.

Ve Madisona 2 hikaye yerine 3 hikaye okuyacaksın.
Und du wirst Madison drei statt nur zwei Geschichten vorlesen.

Paula! Madison, ne yapıyorsun tatlım?
Madison, was machst du, Schatz? Paula!