Seegras Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
Und auch Seegras.
Seegras hat mich schon immer fasziniert.
Deniz yosunu beni hep büyülemiştir.Ich esse nur Tofu und Seegras.
Da ist kein Seegras… Oh, mein.
Deniz yosunu yoktu ki-- Aman.Das ist… Das ist getrocknetes Seegras.
Das Rascheln des Seegrases hinter mir.
Seegras und Meeresproteine.
Deniz sebzeleri ve protein Mach dich lang und locker wie Seegras.
Bana uzun ve gevşek yosun gibi lazımsın.Es dauert so viel Seegras zu sammeln. In der Natur.
Doğayla bütünleşiyordum. Bu kadar deniz yosunu toplamak biraz zaman aldı.Oh Richard, wach auf und rieche das Seegras!
Wakame ist das Seegras, das in Miso Suppe verwendet wird.
Bir denizyosunu çeşidi olan wakame daha çok sebzeli çorbalarda kullanılır.Wir haben keinen Schiefer,keine Springbrunnen, kein Seegras.
Behemoth Seegras Clones unter den ältesten Organismen der Erde.
Dünyanın En Eski Organizmaları Arasındaki Behemoth Seagrass Klonları.Sie hat seit zehn Jahren nichts als Seegras gegessen.
Geçtiğimiz on yıl zarfınca, yosun hariç hiçbir şey yememiş.Wir hoffen, dassder Delfin das Pfeifen imitieren wird, und wenn Taucher A das Seegras hat, falls das der Ton war, der gespielt wurde, dann gibt der Taucher das Seegras dem Delfin, der darum bittet, und er schwimmt glücklich in den Sonnenuntergang und spielt mit seinem Seegras. .
Olmasını umduğumuz şey,yunusun ıslığı taklit etmesi. Ve eğer yosun Dalgıç Ada ise, eğer çalınan ıslık ve istenen buysa, o zaman dalgıç, isteyen yunusa Wir müssen dringend mehr Kohlenstoff speichern- Seegras könnte eine Antwort sein.
Umutsuzca Daha Fazla Karbon Deposu Yapmamız Gerekiyor- Seagrass Yanıt Verebilir.Ich tauche vorbei an zerfurchten Felsen und dunklem Seegras, einem tiefen Blau entgegen, wo ein Schwarm silberner Fische mich erwartet!
Pürüzlü kayaların ve kara yosunların yanından geçerek daha derinlere ilerliyorum… bir gümüş balık sürüsünün bekleştiği derin maviliğe doğru!Die Herde von North Ronaldsay-Schafen in Schottland hat nichts außer Seegras für Generationen.
İskoçyada Kuzey Ronaldsay koyun sürüsü var yosun dışında hiçbir şeyden sıyrılmak nesiller için.Es gibt nichts romantischeres als Seegras an einem kalten, geschrumpelten Penis.
Büzüşmüş bir penisin ucundan sarkan deniz yosunundan daha romantik bir şey yoktur.Neue Technologien bedeuten, dass wir vollkommen natürliches Futter herstellen können,mit minimalem CO2-Verbrauch, das aus Mikroben, Insekten, Seegras und Mikroalgen besteht.
Yeni teknolojiler demek, mikropları, böcekleri,deniz yosunlarını ve mikro algleri içeren minimum kullanım alanıyla, mükemmel doğallıkta yem üretmek demek.In Gefangenschaft vielleicht, aber in der Freiheit- Also bauten wir eine bewegliche Tastatur und markierten vier Objekte, mit denen sie gern spielen, das Tuch,das Seil, Seegras und Bootfahren, was Delfine ziemlich unterhaltsam finden.(Pfeifen) Das hier ist das Pfeifen für das Tuch, was auch mit einem visuellen Symbol verbunden ist.
Hapisken yapabilirler, ama doğalarında hayır. Bu nedenle suyun altında taşınabilir bir klavye tasarladık ve üzerine oynamayı sevdikleri dört nesne yerleştirdik: Atkı,ip, yosun ve bir yunus için eğlenceli bir aktivite olabilecek pruva gezisi.( Islık sesleri) Bu, atkı ıslığı, bir görsel sembolle de ilişkili ayrıca.Und diese Lösung heißt"Aquakulturen",die Zucht von Fisch, Pflanzen wie Seegras, Krebsen und Schalentieren.
Bu çözüm yetiştiricilikte yatıyor-- balık yetiştiriciliği,yumuşakçalar yosun gibi bitkiler ve kabuklular.Diese Auster ist der Grundstein für ein städtisches Designprojekt im New Yorker Hafen namens"" Austertektur"" Die Grundidee der Austertektur ist die Nutzung biologischer Kräfte von Muscheln, Seegras und Austern, die in den Häfen leben und die Nutzung sozialer Kräfte der Menschen die dort leben um eine Veränderung herbeizuführen.
Yani istiridye, şehir dizayn projesi gibi bir manifestonun temelini oluşturuyor Bunu New York limanında'''' İstiridye-tecture'''' adıyla yaptım. Ve istiridye-tecture un ana fikri midyelerin, yosunların ve istiridyelerin -limanda yaşayan cinslerinin- biyolojik güçlerinden istifade etmek ve aynı zamanda bu toplumda yaşayan ve değişimleri gerçekleştiren insanların güçlerinden de istifade etmek.
