Bir heykeltıraş Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
Kendisi bir heykeltıraştır.
Doğa ne kadar da sabırlı bir heykeltıraş.
Die Natur ist so ein geduldiger Bildhauer.Masum bir heykeltıraş mı?
Ist er ein unschuldiger Bildhauer.Pariste yaşıyor. Arkadaşım sahibi, bir heykeltıraş.
Er ist Bildhauer und lebt gerade in Paris.O bir heykeltıraş, hepsi bu.
Du bist eine Exhibitionistin, das ist alles.Doğa ne kadar da sabırlı bir heykeltıraş.
Die Natur ist eine unermüdliche Bildhauerin.Floransada bir heykeltıraş olduğumu.
Im Traum bin ich Bildhauer in Florenz.Fil dişinden bir kadın heykeli yapan bir heykeltıraşmış.
Er war Bildhauer und schnitzte eine Frau aus Elfenbein.Arayüzün bir heykeltıraş işi olması lazım.
Die Bedienung muss wie von einem Bildhauer gemacht sein.Küçük bir sanatçı, küçük bir heykeltıraş olması gerekiyor.
Sadece bir heykeltıraşım, bir uzman değil.
Ich bin eigentlich ein Bildhauer, kein Experte.O 26 oldu ve mesleği o bir heykeltıraş ve ressam.
Er war 26, und von Beruf, den er ein Bildhauer und Maler ist.Aşk bir heykeltıraştır ve onu tekrar omuzluyor.
Liebe ist ein Bildhauer und sie erschafft ihm eine neue Schulter.İlk eşi Linda King, bir heykeltıraş ve şairdi.
Eine dieser Beziehungen war mit Linda King, einer Dichterin und Bildhauerin.Bu olay, bir heykeltıraşın yüzüne asit atmasından sonra yaşanmış.
Das passierte, nachdem er einem Bildhauer Säure ins Gesicht spritzte.Bu Aramak zarar birini almak için ne gerekiyorsa yapın,özellikle o bir heykeltıraş ise.
Tu alles Nötige, um jemanden dazu zu bringen, anzurufen,besonders, wenn er Bildhauer ist.Floransalı bir heykeltıraş ve 20 ton mermer mi?
Ein florentinischer Bildhauer. 20 Tonnen Marmor?Pasiteles( Yunanca Πασιτέλης) Milattan önce Magna Graeciada yaşamış bir heykeltıraş ve yunan sanat eserleri hakkında eserler veren bir yazar.
Pasiteles(altgriechisch Πασιτέλης) war ein Bildhauer und Kunstschriftsteller des ersten vorchristlichen Jahrhunderts aus Großgriechenland.Bay Minoru Kinjo, bir heykeltıraş, 1985 yılında bu büyük seesar yaptı.
Herr Minoru Kinjo, Bildhauer, machte diese riesige seesar 1985.Alçı- oldukça kurnaz şeyler ve profesyonel bir heykeltıraş olmak başa çıkabilecektir.
Gips- ziemlich schlaue Sachen, und in der Lage sein, mit ein professioneller Bildhauer zu bewältigen.Bir heykeltıraşı izlemek gibiydi ama senin balçığın yalanlar.
Das ist wie einem Bildhauer zuzuschauen, nur dass dein Lehm die Lügen sind.Yaşındayken da Vinci bir heykeltıraş ve ressamla çıraklık yapmaya başladı.
Mit 15 begann da Vinci Bir heykeltıraş, yazar, felsefeci ya da yönetmen olabilir!
Vielleicht einen Bildhauer, einen Schriftsteller, einen Philosophen, einen Regisseur!Çığlıkları deldin tıpkı bir heykeltıraşın dövülmüş bir taştan tozları alması gibi.
Sie haben Schreie ertragen, so wie ein Bildhauer den Staub aus einem zu bearbeiteten Stein erträgt.Bir heykeltıraş, resimleri heykel haline getirdi ve ünlü Hiwar galerisinde bir sergi açtı.
Ein Bildhauer formte Skulpturen nach ihrer Vorlage und initiierte eine Ausstellung in der bekannten Galerie Hiwar.Temel yetenekler, bir ressamın veya bir heykeltıraşın uzmanlaşması gereken bir şeydir.
Die elementaren Fertigkeiten sind etwas, was ein Maler oder ein Bildhauer beherrschen muss.İtalyan bir heykeltıraş olan Donatello, Filippo ile yaratıcı yeteneğin başladığı Romaya gitti.
Der italienische Bildhauer Donatello reiste mit Filippo nach Rom, wo Yılında başka bir heykeltıraş Bartolomeo Ammannati ortaya çıkmıştır.
Im Jahre 1511 entstand eine weitere Bildhauer Bartolomeo Ammanatis.Bir heykeltıraş olarak Kings Bölgesi Mekikal Derneğinin lobisinde teşhir edilen J. Marion Sims büstünü yapmıştır.
Als Bildhauer schuf Skene eine Büste von J. Marion Sims, die in der Lobby der Kings County Medical Society ausgestellt ist.Michelangelo saygın bir heykeltıraştı, ama bir ressam olduğu için bilinmiyordu.
Michelangelo war ein angesehener Bildhauer, aber er war nicht als Maler bekannt.
