TAŞRALI ne Demek Almanca - Almanca Çeviri

Isim
Sıfat
vom Land
Hinterwäldler
köylü
taşralı
hödük
kıro
şakşakçı
provinziell
taşralı
vom Lande

Taşralı Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Programming category close
  • Computer category close
Taşralı Kız film.
Ein Mädchen vom Lande.
Dima da taşralı.
Dima kommt auch vom Land.
Taşralı Hayalet Avcıları?
Redneck Ghost Hunters?
The Country Girl- Taşralı Kız.
The Country Girl- Ein Mädchen vom Lande.
Ben taşralı bir kızım.
Ich bin ein Mädchen vom Land.
Hem yönetmen de genç ve taşralı.
Und der Regisseur ist jung und provinziell.
Taşralı Kobe öyleyse.
Dann also maisgefüttertes Kobe.
Dikkatli ol, ben taşralı bir çocuğum.
Vorsicht, ich bin nur ein Junge vom Land.
Taşralı tanıdıklarınız mı var?
Kennen Sie das Landvolk hier?
Şimdiyse aynı şeyi her taşralı kadın yapabilir.
Jetzt kann es jede Frau vom Land.
Taşralı, melankolik ve rahat?
Ländlich, melancholisch und gemütlich?
Daha sonra ne istersen yap, salak taşralı.
Mach damit, was du willst, du Einfaltspinsel.
Taşralı Bir Büyük Adam Pariste.
Ein großer Mann aus der Provinz in Paris.
O senin oğlun değil,seni kaçık taşralı!
Er ist nicht Ihr Sohn,Sie verblendeter Hinterwäldler!
Taşralı bir öğretmen olarak konuğumuz ol.
Du kannst unser Gast sein, eine Lehrerin vom Land.
Seon-unun ailesi taşralı, sağır ve dilsizmiş.
Seon-us Eltern sind vom Land und noch dazu taubstumm.
Taşralı bir kız için fena sayılmaz.
Nicht schlecht für ein reiches, kleines Kind Mädchen der Provinz.
Molly sordu sevgilisine Taşralı gülümsemesiyle.
Molly fragte ihren Liebsten Mit einem einfachen Lächeln~.
Onlar taşralı. Pek çoğundan daha fanatiklerdir.
Sie sind vom Land, fanatischer als die meisten.
Benimki, bir fincan çay ve taşralı küçük bir kız.
Ich träume… von einer Tasse Tee und einen Mädchen vom Lande.
Taşralı bir avukatın pek çok yeteneği oluyor.
Allerdings sollte ein Anwalt auf dem Lande viele Fähigkeiten haben.
Hayır, sadece iki taşralı ve bir karavanda iki inek.
Nein, nur zwei Hinterwäldler und zwei Nerds in einem Wohnmobil.
Büyüdü ve kendine Margaret'' adını koydu ki… daha az taşralı görünsün.
Sie nannte sich Margaret, um weniger provinziell zu wirken.
Bianca, bu benim taşralı, domuz gerdanı yiyen ağabeyim Otis.
Bianca, das ist mein Wirbelbrecher-Bruder vom Lande, Otis.
Sonra taşındı, büyüdü ve kendine'' Margaret'' adını koydu ki daha az taşralı görünsün.
Dann zog sie um, wurde erwachsen und nennt sich jetzt"Margaret", wohl um weniger provinziell zu wirken.
Sonra zaten tekrar taşralı burjuva hayatıma geri döneceğim.
Danach lebe ich wieder mein bürgerliches Leben in der Provinz.
Taşralı beyazlara onları iki siyahinin temsil edeceğine ikna mı edeceğiz?
Zwei Schwarze aus Queens sollen die Weißen im Norden überzeugen?
Ve genç… eş cinsel… taşralı… bir siyahi olarak… bu her şey demekti.
Einem jungen… schwulen… ländlichen… schwarzen Jungen… bedeutete das alles.
AM: Ve eskiden makine ve ekipman için milyonlarca dolarlık yatırım gerekiyordu.Şimdiyse aynı şeyi her taşralı kadın yapabilir.
AM: Und zuvor war eine Investition von mehreren Millionen nötigfür die Maschine und all das. Jetzt kann es jede Frau vom Land.
Dinle, taşralı. Ben büyük şehir polislerine bile fazla geldim!
Hör zu, Hinterwäldler. Auch nicht der beste Polizist konnte mich fassen!
Sonuçlar: 40, Zaman: 0.0464

En çok sorulan sözlük sorguları

Turkce - Almanca