YAŞAYAN TEK ne Demek Almanca - Almanca Çeviri

die einzige die
einziger lebender

Yaşayan tek Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Programming category close
  • Computer category close
Yaşayan tek göktürk.
Die einzige lebende Gattung.
Christina yaşayan tek bağdı.
Christina ist die einzige lebende Verbindung.
Yaşayan tek varisinim.
Euer einzig lebender Erbe.
Balon Greyjoyun yaşayan tek oğlunu.
Der einzige, lebende Sohn von Balon Greyjoy.
Yaşayan tek varisinim.
Dein einziger lebender Erbe.
Balon Greyjoyun yaşayan tek oğlunu.
Den einzigen lebenden Sohn von Balon Greyjoy.
Yaşayan tek akrabam.
Meine einzige lebende Verwandte.
Ben o çocuğun yaşayan tek büyükannesiyim.
Ich bin seine einzige lebende Großmutter.
Yaşayan tek çocuğu için.
Sein einziges lebendes Kind.
Tabii. Onların yaşayan tek akrabasıyım.
Ich bin ihre einzige lebende Verwandte. Natürlich.
Yaşayan tek ulusal hazine bir köpek.
Euer einziges lebendes Nationaldenkmal.
Harmon ailesinin yaşayan tek üyesi.
Sie ist das einzige überlebende Mitglied der Familie Harmon.
Onun yaşayan tek akrabasıydınız.
Sie waren ihre einzige lebende Verwandte.
Bildiğim kadarıyla türünün yaşayan tek örneği.
Soweit ich weiß, der einzige lebende Gorilla seiner Art.
O senin yaşayan tek akraban.
Es ist ihre einzige lebende Verwandte.
Sen Zeus, Hades ve Poseidondan olma yaşayan tek melezsin.
Du bist das einzige lebende Halbblut von Zeus, Hades oder Poseidon.
Yaşayan tek akrabası, kız kardeşi Laura.
Einzige lebende Verwandte: seine Schwester Laura.
Dosyasına göre yaşayan tek akrabası o. Annesi.
Entsprechend seiner Akte, sein einziger lebender Verwandter. Die Mutter.
Yaşayan tek ulusal hazine bir köpek.
Euer einziges lebendes Nationaldenkmal ist ein sabbernder Köter.
Ve bir akbabaya âşık. Grisha yaşayan tek akrabam.
Grisha ist mein einzig lebender Angehöriger, und er ist in einen Aasgeier verliebt.
Yaşayan tek akrabasının ben olduğunu göreceksiniz.
Dann sehen Sie, dass ich die einzige lebende Verwandte bin.
Yılında Mahan Tantrik( yaşayan tek Beyaz Tantra Masterı) olmuş.
Wurde er„MAHAN TANTRIC“, einziger lebender Meister des Weißen Tantra Yoga.
Yaşayan tek akrabasının ben olduğunu göreceksiniz.
Sie werden sehen, das ich seine einzige lebende Verwandte bin.
Onu demir parmaklıklar arkasına atabilecek, yaşayan tek kişi olduğunu biliyorsun.
Sie sind der einzige lebende Zeuge, der ihn hinter Gitter.
Yani, yaşayan tek ailesi ve yanlış anladı.
Ich meine, seine einzige lebende Familie, und er hat es falsch gemacht.
Francis, arzumun değiştiğini bilen yaşayan tek kişisin.
Francis, du bist die einzige lebende Person, die von meiner Testamentsänderung weiß.
Orada yaşayan tek şeyler, fareler, böcekler ve… oydu.
Und er. Die einzigen Lebewesen dort unten waren Ratten, Insekten.
Burada şehirdekilerden küçük bir yerde yaşayan tek insan benim.
Ich bin die Einzige, die hier eine kleinere Bude hat als in der Stadt.
Garip şeyler yaşayan tek insanlar biz değilmişiz.
Wir sind nicht die Einzigen, denen etwas Seltsames widerfährt.
Şu anda biri kapıya gelmeli… Scroogein yeğeni Fred. Yaşayan tek akrabası.
Und zu diesem Zeitpunkt taucht Scrooges Neffe Fred auf, sein einziger lebender Verwandter.
Sonuçlar: 64, Zaman: 0.0322

Kelime çeviri

En çok sorulan sözlük sorguları

Turkce - Almanca