AMA DAIMA ne Demek Ingilizce - Ingilizce Çeviri

• but always

Ama daima Turkce kullanımına örnekler ve bunların Ingilizce çevirileri

Evet, ama daima.
Yes, but like always.

Ama daima dudaklarında.
But always on his lips.

Biraz deli, biraz tuhaf, ama daima dürüsttür.
A little crazy, a little strange… but always honest.

Ama daima kollarımdaydın.
But always in my arms.

Yoldaki her şeye çarparmış, ama daima not bırakırmış.
Hits everything on the road, but always leaves a note.

Ama daima bu durumları aşar.
She always gets over it.

Bir yandan eğlencesine fal bakardın ama daima karşılıksız.
You read fortunes on the side just for fun, but always for free.

Ama daima iş olmalı.
But all the time it's strictly business.

Kendini hepimizde farklı şekillerde gösterir, ama daima beştir.
They look different on all of us, but there are always five.

Ama daima kendine sadık kal.
But always being true to yourself.

Seksi, bazen biraz sertlik katılmış ama daima romantik şeylerdir bunlar.
Sexy, sometimes even a little rough, but always romantic.

Ama daima kayda değer bir uzaklıktan.
But always from a respectable distance.

Bu çiçek soldu ve çürüdü. Ama daima ilk günkü gibi tatlı koktu.
It wilted and died this flower but always it smelled just as sweet.

Ama daima hatırla, güç asla kazanılmaz.
But always remember, power is never earned.

Aranızdaki mesafeyi koruyun ama daima birbirinizin görüş mesafesinde kalın.
Keep space between you but always stay within sight of each other.

Ama daima ilk günkü gibi… tatlı koktu.
Just as sweet. kept smelling But always this flower.

Bir ayı ömür boyu yalnızdır boyun eğmez, yılmaz, ama daima yalnızdır.
A bear lives out his life alone indomitable, unconquered, but always alone.

Yükselt ama daima dengeli bir şekilde.
Heighten it, but always evenly.

Bazen sadece bir kişidir, seyirci yada kalabalığın içinde bir yüz, ama daima oradadır.
Sometimes he was only a spectator, a face in the crowd, but always he was there.

Defalarca gitti ama daima geçici olarak, hiç ebediyyen değil.
He left many times but always temporarily never finally.

Hole giren iyi biri olmalıdır, sık sık bekar odasına bakmalı, ama daima ofiste kalmalıdır.
Decent person should go through the entrance hall, often looking into the maiden's room. But always he's in his office.

Kotuluge kotulukle karsilik verme… ama daima baskalarina iyi seyler yapmaya calis.
Do not repay evil for evil, but always try to do good to one another.

Evet, ama daima… La Pointei şuraya, yöneticileri de gölgeye yerleştiriyorlar.
Yes, but like always… they put La Pointe over there and the tribune in the shade.

Kotuluge kotulukle karsilik verme… ama daima baskalarina iyi seyler yapmaya calis.
But always try to do good to one another. do not repay evil for evil.

Ama daima oradadır. bazen sadece bir kişidir, seyirci yada kalabalığın içinde bir yüz.
But always he was there. sometimes he was only a spectator, a face in the crowd.

Kendine güvenli, yakışıklı, biraz kibirli ama daima kadın başrol oyuncusunun iyiliğini düşünür.
Confident, handsome, slightly arrogant, but always with the leading lady's interest at heart.

Ama daima oradadır. bazen sadece bir kişidir, seyirci yada kalabalığın içinde bir yüz.
Sometimes he was only a spectator, a face in the crowd, but always he was there.

Ve evet, elbette, her zaman beslediğim… ama daima nefret ettiğim Başrahip dahil, diğerlerini de öldürebilirdim.
Including our abbot whom I have fed but always hated. And yes, of course, I could kill the others too.

Her dönemeçte engellerle karşılaşan Pasifik somonu yoluna devam eder, bazen akıntının tersine hatta bazen yukarı yüzer, ama daima ileri gider.
With obstacles at every turn, the great pacific salmon runs on, upstream, sometimes even uphill, but always onward.

İkilik ve yarım ton aralığı farkını bilmek önemlidir. Ama daima, daima çaldığın enstrüman da… Müziğe odaklanmalısın.
It's important as knowing the difference between a half step… and a semi-tone, but always, always you must focus… on the instrument you're playing.