DAIMA ORADA ne Demek Ingilizce - Ingilizce Çeviri

• always there

Daima orada Turkce kullanımına örnekler ve bunların Ingilizce çevirileri

Daima oradaydı.
He's always there.

Sevgi daima orada.
Love is always there.

Daima oradaydı.
Been there since forever.

Sonraki seviye daima orada olacak.
The next level will always there.

O daima orada olacak.
She will always be there.

Sonraki seviye daima orada olacak.
The next level will always be there.

O daima orada, bizi bekliyor.
It's always there, waiting for us.

Seni tutmak için daima orada olacağım.
I will always be there to catch you.

Ben daima orada olacağım.
I will be there always.

Kaybolabilir ama daima orada olacak.
It may disappear, but it will always be there.

Daima orada olan ama fark etmediğimiz.
Who was always there, but we never saw.

Sevgilim daima orada olacağım.
Darling, I will always be there.

Daima orada olan ama fark etmediğimiz.
Someone who was always there but I couldn't see her.

Onun kardeşi daima orada ve bu durumda hayalet.
Her brother's always there and then the ghost.

Sanki ay gibiydi. Sakin, rahat ve daima orada.
He was like The moon… cool, calm, and always there.

Freddie daima orada evlenir.
Freddie always marries there.

Yalnız bak omzunun üzerinden Ben daima orada olacağım.
Just look over your shoulder I'll be there always.

Parçalar daima orada bir yerlerdedir.
The pieces are always out there.

Benim türüm günah işlediğinde, Benjamin, bu daima orada olacak bir hatadır.
When one of my kind stumbles, Benjamin, it is a mistake that's there forever.

Daima orada olabilsin diye, bilirsin işte.
You know, just so he can always be there, always.

Çekimini hissedemesek de daima orada olduğunu biliyoruz.
We can't feel it's pull, but we know it's always there.

Daima orada olduğunu gösterdin. Kalbini açtığın takdirde sevginin.
You showed me that love is always there if you just open yourself to it.

Bir kaç kelime etmek sıcak bir yemek yemek omuzunda ağlamak için daima oradaydı.
She was always there, with a kind word and a hot meal… and a shoulder to cry on.

Seni kutlarım. Daima oradayımdır, ama sadece geceleri parıldarım.
I am. I'm always there, but I only shine at night.

Zıplamaya çalıştığınızda veya bir kayaya tırmandığınızda kütleçekimi daima oradadır ve sizi aşağı çeker.
When you try to jump or you try to climb a rock, there's always gravity pulling you back down.

Zaman bulmak zor Dan daima orada, sen hep burdasın ve… biliyorsun, birçok değişiklik oldu.
It's hard to find the time with Dan always there and you here, and… you know, there's been a lot of buildup.

Kendini nahoş bir düşünce treninde kilitli bulduğunda çığlık atmanın kaçınılmaz olduğu, geçmişindeki yerlere doğru giderken şunu hatırla, delilik daima orada durmakta.
So when you find yourself locked onto an unpleasant train of thought, headed for places in your past where the screaming is unavoidable… Remember this, there's always madness.

Veya son, başlangıcın önünde dersek ve son ile başlangıç daima oradaysa başlangıçtan önce ve sondan sonra hepsi daima şimdidir.
Or say that the end precedes the beginning, and the end and the beginning were always there before the beginning and after the end. And all is always now.

Catherine iyiydi, daima oradaydı, ben çalıştım ve o… o bana göz kulak oldu… ve ailemize, hayatımıza, ve, uh… tam bu noktada, karısından iş arkadaşına gitti.
Catherine was good, always there. So I worked and she… she took care of me… and our family, our lives, and, uh… at some point, she just went from, uh, uh, a wife to a teammate.

Demek İstediğim, Senin Evine Gittiğimizde Sende Daima Orda Olursun, Ve Sende O Anda Kapıyı Kilitlemeyeceğine Göre, Neyse.
I mean, when we go to your place, you're always there and you don't lock your door half the time anyway, so.