Akarken Turkce kullanımına örnekler ve bunların Yunan çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Computer
Hiç gerçek kanı akarken gördün mü?
Akarken kumları zamanın, gelecek yerine kendi buyruğum.
Onu, evde tek başına ondan kanlar akarken buldum.
Lav, etkin biçimde yüzeyde akarken akkor hâldedir ve sıklıkla kırmızı görünür.
Kılıcın saplandığı yaradan kan akarken kral üzgündü.
Nehirler akarken taş ve kayalara çarptıkça onları yavaş yavaş aşındırırlar.
Ama bu timsah gözyaşları yüzümden akarken, içimden gülüyordum.
Bir miktar kan içine akarken koldaki şişme sayısına göre, kolundan, kanı ölçebilirsiniz.
Örneğin, en büyük verimli patlamanın ne olduğunu hesaplamak, yanilav şiddetli bir şekilde püskürmek yerine bir volkanda akarken.
Örneğin derimiz, altından kan akarken rengini çok hafif değiştirir.
Yine de alkol akarken, gerçek dünyadaki belirsizlikler, yumruk çizgileri ve dedikodulara karışıyor ve kadınlar arkadaşlıklarını ve geleceklerini sorgulamaya başlıyor.
Herkes suyun,hangi tür toprağın üzerinde olursa olsun akarken oluşturduğu karakteristik şekiller olduğunu bilir.
Senden şunu istiyorum sadece… büyük soğuk kemiklerimi sararken,matem eşarbının bırak iki anlamı olsun. Ve gözyaşların onun için akarken, birkaçı da… benim için aksın.
Aslında, eriyik kayayı dağdan aşağı akarken ağaçları kesen bir sargı gibi görebilirsiniz.
Göz yaşları yanaklarından akarken banyoda saklanan çünkü bir dakika için bile olsa sakinliğe ihtiyaç duyan anneye….
Ve bu senin suçun olduğu için benimle gelip izleyecek vegövdesinden kanlar akarken onu sen ve paçavraların temizleyecek!
Atomlar aslında ses hızından daha hızlı akarken, eğer akıntıya karşı ilerlemeye çalışan ses dalgaları olursa ileri gidemiyorlar.
Pek çok imge göreceksiniz ve bunlar her zaman bahsettiğim konuyla ilişkili olmayacaklar. Yani,beyinlerinizi ikiye bölmenize ve bir yanda imajlar akarken diğer yanda beni dinlemenize ihtiyacım var.
Satıştan elde edilen gelirlerin çoğu -1,155 milyar avro-devlet bütçesine akarken, geri kalanı firmanın bir kısmını şaibeli işadamı Bogoljub Kariçten satın almış olan bir Avusturyalı işadamları konsorsiyumuna gitti.
Yani, beyinlerinizi ikiye bölmenize ve bir yanda imajlar akarken diğer yanda beni dinlemenize ihtiyacım var.
Ve şimdi göreceğimiz şey, su iki boyutta akarsa ne olacağıdır.
Mike, güney yarımkürede palavra öbür yöne doğru akar.
Ama sonuç olarak, sadece eski kocanın nefreti akar.
Hiçbir şey sabit değildir; her şey akar.
Derin nehir sessiz akar.
Bunlar ve diğer küçük nehirler Pirinde Dağ, Mesta Nehrine akar.
Aynı ırmağa iki kez giremezsiniz,çünkü üzerine her zaman yeni sular akar.
Hastalığın nedeni parazitler, deri akarı Demodex ve diğer küçük zararlılar.
Akar ama su değil.
Gürül gürül akar, bereket taşırsın!