Hat viel Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
Mein Herz hat viel Geduld.
Es hat viel in Serbien, dass man das Ende nicht sehen kann.
O Sırbistanda çok şey var, Eğer sonunu göremiyorum.Edens Familie hat viel Geld.
Edenin ailesi epey zengin.Osho hat viel geschrieben.
Osho çok şey öğretti bana.Auch der Herbst hat viel[…].
Ama sonbaharda da pek bir şey[…].
İnsanlar da tercüme ediyor
Er hat viel um die Ohren.
Onun uğraşacak çok şeyi var.Der Wang-Konzern hat viel erreicht.
Çok şey başaran Wang Holding.Robert hat viel von dir geschrieben.
Robert bana hakkında çok şey yazdı.Georgiana, dieser hat viel zu weit.
Georgiana, bu iş çok ileri gitti.Der Mond hat viel zu sagen und zeigt, wo Sie sein könnten.
Ayın Söyleyebileceği Çok Şey Var ve Bulunabileceğin Yerde….Der neue König hat viel zu lernen.
Yeni kralın öğrenmesi gereken çok şey var.Kalifornien hat viel zu bieten im Wege der Strände, Unterhaltung und so.
California plajlar şekilde sunabileceği çok şey vardır, Eğlence ve bu tür.Er ist alt und hat viel erlebt.
Die Schweiz hat viel zu bieten… außer vielleicht Konversation.
Diese kleine Wohnung hat viel Potenzial.
Bu küçük daire potansiyel bir sürü vardır.Der Markt hat viel mehr zu bieten, viel mehr Möglichkeiten, sein Kapital zu vervielfachen.
Pazarın sunabileceği çok şey var, sermayenin çoğunu çoğaltmak için daha fazla imkan Die britische Regierung hat viel vor.
İngiliz hükümetinin yapabileceği çok şey var.Asien hat viel zu bieten.
Asyanın sunacağı çok şey var.Strand ist sehr sauber und man hat viel auswahl.
Plaj London hat viel zu bieten.
Londranın sunacak çok şey var.Die Straße auf ist ist ruhig und hat viel Charakter.
Üzerinde var caddenin sessiz ve karakter bir sürü vardır.Der Mond hat viel zu sagen.
Ay anlatacak çok şey var ama.Jetzt ist der Zeitpunkt da und Adamus hat viel mitzuteilen.
İşte bugün, o gün ve Adamusın paylaşacağı oldukça çok şey var.Die AKP hat viel zu verlieren.
AKPnin yapacağı çok şey var.Er ist schon im fortgeschrittenen Alter,viel gesehen und hat viel zu lehren.
O Polen hat viel zu bieten.
Polonyanın sunabileceği çok şey var.Die Sommerferienzeit ist vorbei, aber keine Sorge,auch der Herbst hat viel zu bieten.
Yaz tatili sezonu sona ermiştir, ama endişelenmeyin,sonbaharın size sunacağı çok şey var.Die Stadt hat viel zu bieten.
Büyük şehir, sunabileceği çok şey var.Das höchste der Gefühle:Garmisch-Partenkirchen Garmisch-Partenkirchen hat viel zu bieten, und das gleich doppelt.
Duyguların en yücesi:Garmisch-Partenkirchen Garmisch-Partenkirchenın sunacağı çok şey var, hatta çifter çifter.Khumalo hat viel zu erklären.
Khumalonun açıklaması gereken çok şey var.
