MIR GEGEBEN HAT ne Demek Turkce - Turkce Çeviri

• verdiği
• verdi
• bana verdiği şey

Mir gegeben hat Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Meine Mutter mir gegeben hat.
Annecim vermişti bana.

Du bist das größte Geschenk, das das Leben mir gegeben hat.
Hayatın bana verdiği en büyük armağan sizsiniz.

Den Samedi mir gegeben hat.
Samedinin bana verdiği muska.

Aus zwei Sovereigns, die der englische Admiral mir gegeben hat.
İngiliz amiralin bana verdiği iki altın lirayla.

Das Josh Clay mir gegeben hat, ist alle.
Josh Clayin bana verdiği şey bitti.

Fotos über Cook, die Anslinger mir gegeben hat.
Cookun bana verdiği Anslingerın fotoğrafları.

Was sie mir gegeben hat, war besser als Geld.
Ama o bana paradan daha iyi bir şey verdi.

Schau mal, was sie mir gegeben hat.
Bak bana ne verdi.

Etwas, das er mir gegeben hat, bevor er mich verlassen hat..
Bizi terketmeden önce… bana verdiği birşey.

Schau, was Tante Liv mir gegeben hat.
Bak Liv teyze bana ne verdi.

Die Lydia Vecchio mir gegeben hat. Ihre Telefonnummer stand in der Akte.
Lydia Vecchionun verdiği dosyada… telefon numaran vardı.

Guck mal, was Jefferson mir gegeben hat.
Bak, Jefferson bana ne verdi.

Die Pille, die Kyla mir gegeben hat, wirkt wirklich.
Kylanın verdiği o hap gerçekten işe yaradı.

Vielleicht ist es das, was meine Mutter mir gegeben hat.
Belki de annemin bana verdiği şey budur.

Außerdem würde ich die Person, die es mir gegeben hat, der Polizei anzeigen. Ich würde es nicht akzeptieren.
Ve bunu bana veren kiºiyi polise ihbar ederdim. IKabul etmezdim.

Er will einfach wissen, warum Dad es mir gegeben hat.
Ne anlama geldiğini, babamın neden bana verdiğini merak ediyor.

Und zwei Tage, nachdem er's mir gegeben hat, ist er gestorben.
Sonra bana verdikten iki gün sonra öldü.

Ich glaube, er will einfach wissen, warum Dad es mir gegeben hat.
Babamın arabayı bana neden verdiğini, anlamak istiyor.

Irgendwie ist die Hose, die Stone mir gegeben hat, im Schritt total ausgeleiert.
Stoneun verdiği bu pantolonun kasık kısmı harbiden çok esnek.

Ich kann mich nicht erinnern, wann sie es mir gegeben hat.
Ne zaman vermişti bana bunu, hatırlamıyorum.

Weil meine Mutter sie mir gegeben hat.- Wieso?
Neden?- Çünkü onları bana annem verdi.

Das erklärt die Kollektion an blumigen, pastellfarbenen Pullovern die sie mir gegeben hat.
İşte bu bana verdiği çiçek desenli kazakları açıklıyor.

Dieses kleine Ding… Als Opa Yasuji es mir gegeben hat, mochte ich es nicht.
O ufaklık… Yasuji dede onu bana verdiğinde aslında sevmemiştim.

Und dich sofort umlegen. Ich werde jetzt einen Rat befolgen, den Lenny mir gegeben hat.
Şimdi bana Lennynin vermiş olduğunu tavsiyeleri dinleyeceğim… ve gecikmeden seni öldüreceğim.

Abgesehen vom seltsam schmeckenden Saft, den Amy mir gegeben hat, hab' ich den ganzen Flug geschlafen.
Amynin verdiği garip tatlı meyve suyu hariç. Bütün yolda uyudum.

Ich trage noch immer das weiße Brokatwams, das Caroline mir gegeben hat.
Hala Carolineın verdiği sırmalı ipek yeleği giyiyorum.

Ich bin die Prüfliste durchgegangen, die Woody mir gegeben hat, und habe ein paar Dinge besorgt.
Woodynin bana verdiği listeyi kontrol ettim ve bir şeyler aldım.

An deinem ersten Schultag bekommst du nun das, was meine Mutter mir gegeben hat.
Şimdi, okuldaki ilk günün için… annemin bana verdiğini ben de sana veriyorum.

Aber ich werde diese zweite chance, die gott mir gegeben hat, nicht bereuen.
Allahın sana verdiği bu ikinci şansa ihanet etme bence.

Die drei Tage Bedenkzeit, die Kusnezow mir gegeben hat.
Kuznetsovun düşünmem için bana verdiği süre… üç gün sonra sona eriyor.