Tröstete Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
Ich tröstete sie.
Onu teselli ettim.Es gab keinen, der mich tröstete.
Ich tröstete sie.
Onu rahatlatıyordum.Ich war aufgebracht, Lea tröstete mich.
Es tröstete ihn.
Bu… onu rahatlatırdı.Meine Mutter tröstete mich.
Es tröstete sie.
Bu onu rahatlatıyordu.Nachdem die Geschichte zu Ende war, tröstete meine Mutter uns immer.
Annem hikâyesini sonlandırdıktan sonra bizi rahatlatırdı.Das tröstete ihn nicht.
Ama bu, onu teselli etmedi.Als ich weinte, tröstete er mich.
Warum tröstete ich diesen Roboter?
Neden bu robotu rahatlattım?Ganz offensichtlich war es Jehova, der große Hirte, der sein Volk stärkte und tröstete Hes.
Büyük Çoban Yehovanın toplumunu güçlendirdiği ve teselli ettiği açıkça görülüyordu Hez.Niemand tröstete Sie.
Seni teselli edecek kimse yok.Er tröstete mich, er lenkte mich ab.
O beni teselli etti, ben aðlýyordum.Wusch mich. Tröstete mich.
Beni yıkadı. Beni rahatlattı.Ich tröstete sie und dann führte eins zum anderen.
Onu rahatlattım sonra biri diğerine derken.Mit denen er seine Mutter tröstete, glaubte er selbst nicht.
Annesini teselli ederken çoğu zaman dediklerine kendi bile inanmıyordu.Der König tröstete sie und sagte:"Lass in der nächsten Nacht das Schlafgemach offen.
Kral onu avutarak şöyle dedi:'' Bu gece yatak odasının kapısını açık bırak.Dies Gespräch tröstete Julian einigermaßen.
Bu konuşma Julieni biraz avuttu.Tröstete Benjamin seinen Freund mit der Aussicht auf den wohlverdienten Ruhestand. Während Napoleon und Squealer über Boxers Schicksal berieten.
Napolyon ve Squiler Boksör için planlar yaparken… Benjamin hak ettiği emekliliği ve dinlenmeyi almak için gün sayıyordu.Ihre Großmutter tröstete sie, aber das änderte nichts.
Kevin tröstete die junge Frau und sorgte dafür, dass sie in Sicherheit war, bis die Polizei eintraf.
Kevin genç kadını rahatlattı ve polis gelene kadar güvende olmasını sağladı.Ich wartete immer geduldig auf dich, tröstete dich bei Liebeskummer und deinen Enttäuschungen.
Ben seni her zamanki gibi sabırla bekledim, sana hayal kırıklıkların ve acılarında teselli oldum.Nach diesem Verlust tröstete ihn fürsorglich sein Freund, ein Major der amerikanischen Armee.
Takitaninin dostu, Amerikalı bir binbaşı eşinin kaybından dolayı onu teselli etti.Der älteste von allen,der Leitwolf,… lief voran und tröstete die jungen Wölfe, indem er ihnen sagte,… dass der Frühling nahe.
Sürünün en yaşlıları olan liderleri, genç kurtlara ilerlemelerini vebaharın yaklaştığını söyleyerek onları avutuyordu.Mit diesen Worten tröstete Emma Jover García ihre besorgte Mutter am Flughafen in Barcelona.
Emma Jover García bu cümlelerle endişeli annesini Barselona havalimanında teselli etti.Unsere Stadt verschönert und sogar die Kranken getröstet. Wilhelmina Slater hat den ganzen Tag Obdachlose eingekleidet.
Şehrimizi güzelleştirerek, hatta hastaları teselli ederek geçirdi. Wilhelmina Slater bütün gününü evsizleri giydirerek.Falls es dich tröstet: Dich gibt es nur einmal.
Seni teselli edecekse en azından senden bir tane var.Als wollen Sie mich trösten.
Beni teselli edecekmiş gibi bir hâlin var.Selig sind, die Leid tragen, denn sie werden getröstet werden.
Çünkü onlar teselli edilecekler. Ne mutlu yas tutanlara.
Synonyms are shown for the word 
