UNUNTERBROCHEN ne Demek Turkce - Turkce Çeviri

• sürekli
• durmadan
• durmaksızın
• aralıksız
• kesintisiz
• devamlı
• hiç

Ununterbrochen Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Ununterbrochen anhalten.
Durmaksızın durmak.

Er isst ununterbrochen.
Durmadan yemek yiyor.

Ununterbrochen habe ich gelitten.
Durmaksızın acı çekiyordum.

Ich weine ununterbrochen.
Durmadan ağlıyorum.

Ununterbrochen seit 32 Stunden.
Aralıksız 32 saat çalıştığı olmuştu.

Ich arbeite ununterbrochen.
Sürekli çalışıyorum.

Ununterbrochen seit der Errichtung.
Kurulduğu günden beri aralıksız.

Diskutieren ununterbrochen.
Sürekli tartışmak yani.

Ununterbrochen kam Essen an den Tisch.
Sofraya durmaksızın yemek geliyordu.

Ich gewinne ununterbrochen.
Ben durmadan kazanıyorum.

Ununterbrochen, ständig, wie in der Fabrik.
Durmadan sürekli, fabrika gibi.

Corvus schrie ununterbrochen.
Corvus durmadan ağladı.

Ununterbrochen dieses Spiel spielen? Musst du unbedingt?
O oyunu devamlı oynaman şart mı?

Sie redeten ununterbrochen.
Sürekli konuşup duruyorlar.

Ununterbrochen? Keiner kam zum Pinkeln raus?
Hiç çıkmadılar mı? Çiş yapmak için falan çıkan olmadı mı?

Ich denke ununterbrochen daran.
Ben sürekli düşünüyorum.

Zwei Jahre lang hörte ich ihn ununterbrochen.
İki gündür aralıksız onu dinliyorum.

Ich denke ununterbrochen an dich!
Devamlı seni düşünüyorum!

Ich weinte zwei Stunden ununterbrochen.
Saat aralıksız ağladım.

Sie muss ununterbrochen beatmet werden.
Sürekli nefes tedavisi lazım.

Ihre Mutter weint ununterbrochen.
Anneniz sürekli ağlıyor.

Ich weine ununterbrochen, Liebling, Liebling, bitte.
Durmadan ağlıyorum Sevgilim, ne olur.

Sprich schnell und ununterbrochen.
Hızlı ve kesintisiz konuş.

Ich werde ununterbrochen über meine Fibromyalgie jammern.
Sürekli fibromiyaljim yüzünden şikayet edeceğim.

Corvus schrie ununterbrochen.
Corvus durmadan ağlıyordu.

Suche ununterbrochen Haut an Haut Kontakt nach der Geburt und ausschließlich stillen, Wenn du kannst.
Kesintisiz aramak cilt-cilt doğumdan sonra temas ve sadece emzirmek, yapabilirsen.

Ich war zwei Tage ununterbrochen wach.
İki gün hiç uyuyamadım.

Von Sonnenaufgang bis Sonnenuntergang… arbeiteten sie ununterbrochen.
Gün doğumundan batımına kadar,… devamlı çalışıyorlardı.

Das hast du ununterbrochen gemacht.
Sürekli bunu yapıyordun.

Die Tötungsmaschine arbeitet ununterbrochen."!
Ölüm makinesi durmaksızın çalışıyor!

"ununterbrochen" nasıl bir cümlede kullanılır

Redet ununterbrochen und akzeptiert kein "nein".

Man ist als Zuschauer ununterbrochen „beschäftigt“.

Eigentlich müsste man das ununterbrochen tun.

Zellen flüstern ununterbrochen mit ihren Nachbarinnen.

Die Kameraperspektive zeigt ununterbrochen den Interviewpartner.

Jahrhundert ununterbrochen zum Kurfürstentum Köln gehörte.

Die Waliser sangen praktisch ununterbrochen durch.

Sie kämpfen sich ununterbrochen von Jahrhunderten.

Diese vollständig und ununterbrochen gefahrenen kalenderjahre.

Mein Sohn sprach ununterbrochen von Urlaub.