Cüzzam Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
Cüzzam bile var.
Es gibt hier sogar Lepra.Ama bu kadın cüzzamlı değil.
Cüzzamlı mıyım ben?
Bin ich eine Aussätzige?Aleykümselam cüzzamlı kardesim.
Dir wünsche ich Lepra, Bruder.Cüzzam ve vebayı kullanıyor zaten.
Er nutzt Lepra und Plagen.Derek Bronson cüzzam değildi.
Derek Bronson ist kein Aussätziger.Bu, cüzzam değil!
Es sind Krampfadern, kein Lepra!Sakin ol Wally bit bu, cüzzam değil.
Ich sagte"Läuse", nicht"Lepra".Sizde cüzzam var. Ve tanı.
Und jetzt die Diagnose. Sie haben Lepra.Gözlerinin rengi solgundu. O veya cüzzam.
Oder Lepra. -Ihre Augen waren verfärbt.Lepra, Cüzzam, Hansen Hastalığı.
Lepra, Miselsucht, Hansen-Krankheit.Her tarafım ısırık izi, cüzzamlı gibiyim.
Diese Knutschflecken sehen wie Lepra aus.Ona cüzzamlı muamelesi yapıyorlar.
Die behandeln sie wie eine Aussätzige.Hindistanda Vitiligo“ beyaz cüzzam” olarak adlandırılıyor.
In Indien ist Vitiligo als"weiße Lepra" bekannt.Bize cüzzamlıymışız gibi davranıyorlar.
Wir werden wie Aussätzige behandelt.Bağışlayın peder. Ama bu kadın cüzzamlı değil.
Diese Frau ist keine Aussätzige. Verzeiht bitte, ehrwürdiger Vater.Ya da Cüzzam. Onun gözleri renksizdi.
Oder Lepra. -Ihre Augen waren verfärbt.Hastalık her neydiyse, uyuz, kuduz,sıtma… hatta belki de cüzzam.
Was immer die Krankheit war… Räude, Tollwut,Malaria,"vielleicht sogar Lepra.O veya cüzzam. Gözlerinin rengi solgundu.
Oder Lepra. -Ihre Augen waren verfärbt.Bütün o kapakları plastik kabımda buldum ve ben cüzzam değilim ve.
Ich habe alle Deckel zu meinen Tupperdosen gefunden. Und ich bin nicht leprakrank. Und.Çünkü bana cüzzamlı gibi bakıyorlar.
Weil sie mich anglotzen wie eine Aussätzige.Cüzzam olmuşlar, sokakta taşlanırlar!
Sie sind Aussätzige, man würde sie steinigen!Çiçek ya da cüzzam gibi. Tamamen bulaşıcı?
Es ist wie Pocken oder Lepra Es ist überaus ansteckend?Cüzzamlılar. Edmund nerede bu günlerde?- Hayır?
Aussätzige.- Nein. Wo treibt sich Edmund herum?Yahudi İbn Sinanın cüzzam ve tifoyu tedavi edebildiğini söyledi.
Der Jude sagt, Ibn Sina heilt Lepra, Schwindsucht und Typhus.Cüzzam eskiden çok korkulan bir hastalıktı.
Der Wundstarrkrampf war früher eine gefürchtete Krankheit.ALLAHın izniyle körleri ve cüzzamlıları iyileştirir ve ölüyü diriltirim.
Und ich werde mit Gottes Erlaubnis Blinde und Aussätzige heilen und Tote(wieder) lebendig machen.Cüzzam hakkında hiç birşey bilmiyorum ve sen de öyle.
Ich weiß gar nichts über Lepra, und Sie auch nicht.Çünkü cüzzamlıymışım gibi bakıyorlar.
Weil sie mich anglotzen wie eine Aussätzige.Cüzzam, fahişe, fahişe, fahişe, fahişe, cüzzamlı. .
Aussätziger Hure, Hure, Hure, Hure 
