Imkânlar Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
Fakat o dönem imkânlar yoktu.
Bütün bu imkânlar yalnızca sizlerin hoşnutluğu için düşünülmüştür.
Sınırsız teknolojik imkânlar.
Kafirdeki imkânlar bizde olsa” diye hayıflanmak bir bakış bozukluğudur.
Bugün böyle müthiş imkânlar var.
Combinations with other parts of speech
Sıfatlarla kullanım
Fiillerle kullanım
Isimlerle kullanım
Daha
Sahip oldukları imkânlar, yaĢanılan sorunlar ve bunların çözümleri.
Bizde bütçe ve imkânlar belli.
Gizemli ifade'' iç denetim'' Aslında kendisinin arkasında muazzam bir güç ve inanılmaz imkânlar saklar.
Sınırsız teknolojik imkânlar. Hatırladınız mı?
Ancak 1950li yıllardan başlayarak, bu tür bir strateji için imkânlar daraldı.
O da şöyle cevap verdi:“ Rabbimin bana verdiği imkânlar, sizin vereceğinizden daha hayırlıdır.
Elimde aynı imkânlar olmayabilir… ve daha da önemlisi… yeni patronun NZTye olan yaklaşımının ne olduğunu bilemezsiniz… ya da kimlerin alacağını.
Teknoloji insanlara sınırsız imkânlar sunar.
Entegre ses, video ve işbirlikçi imkânlar artık vazgeçilmez iş araçları haline geldi.
Teknoloji insanlara sınırsız imkânlar sunar.
Şartlar ne olursa olsun, elindeki imkânlar ne olursa olsun nasıl bir doktor olacağına karar vermelisin.
Araçların tasarımlarında farklı imkânlar bulunmaktadır.
Çocuklar, bu film festivali şeysi çok verimli parasal imkânlar sunuyor.
Genişledikçe sahip olduğumuz şey farklılıklar, çeşitlilik, imkânlar, seçenekler, fırsatlar, ihtimaller ve özgürlükler potansiyeli.
LinkedIn Vizyonu: Dünya iş gücünün her elemanına ekonomik imkânlar sağlayabilmek.
Evrim sürecinde insan yaşamın birçok alanında sınırsız imkânlar elde etti, beslenme bir istisna değil.
Leeds Beckett University eğitim görürken hem yurtiçinde hem yurtdışında çeşitli imkânlar için gönüllü olabilirsiniz.
Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi vermeyi teklif ediyoruz, ne dersin?'' 95- O da şöyle cevap verdi:'' Rabbimin bana verdiği imkânlar, sizin vereceğinizden daha hayırlıdır.
İmkansız görünüyor.
İmkansız olabilir.
İmkansız değil, yeterli de değil.
Sana inanmayı imkansız hale getirdin.
İmkânsız bir şey istiyorsun.
İmkansız canım.
İmkansız olduğunu düşünüyorlar.