What is the translation of " FLOAT " in Turkish?

• şamandıra
• yüzmek
• yüzer
• yüzen
• yüzüyor
• süzülür
• havada
• suyun üstünde
• suyun üzerinde
• suya batmıyorlarmış

Examples of using Float in English and their translations into Turkish

Float, yes.
Yüzer, evet.

I did it for float.
Onu şamandıra için yaptım.

Float ice.
Yüzen buz kütleleri.

See how mine float?
Bak benimki nasıl yüzüyor.

Float in the pool?
Havuzda yüzmek?

That it can float.
Bu yüzen bir şey de olabilir.

Float serve to Reyes.
Reyese yüzen servis.

We-- go away, perish, float.
Biz uzaklaşmak, yüzmek, ölmek.

Float like butterfly.
Kelebek gibi süzülür.

Can you try and make this float?
Bunu havada tutabilir misin?

The float never made it to school.
Şamandıra okula hiç gitmemiş.

Because a ship has to float.
Çünkü bir gemi yüzmek zorundadır.

Float, yes. Yes, with less weight.
Yüzer, evet. Daha az ağırlıkla yüzer.

Your seat cushions float gently.
Minderleriniz aheste aheste süzülür.

Float like butterfly, sting like bee.
Kelebek gibi süzülür, arı gibi sokar.

The rubber pieces float, see?
Lastik parçaları yüzüyor, görüyor musun?

Could we make a float in one night? I don't know.
Bir gecede şamandıra yapabilir miyiz? Bilmiyorum.

Pretty sweet, right? Ghost float!
Hayalet şamandıra! Çok tatlı, değil mi?

Down goes Tyson. Float like butterfly.
Tyson yıkılır. Kelebek gibi süzülür.

There's not enough booze in the world to make that boat float.
O tekne şamandıra yapmak dünyada yeterli alem yok.

What are you going to do, float a pencil at them?
Ne yapacaksın? Havada kalem mi gezdireceksin?

The float is a symbol of the growing trust and peace between our two races.
Şamandıra iki ırk arasında büyüyen güven ve barışın bir sembolü.

Having seen these corpses float down the Yellow River.
Sarı Irmakta yüzen cesetleri gördükten sonra.

And they start murmuring again. Other dinghies full of royals float by.
Kraliyetle dolu diğer botlar yüzer ve tekrar mırıldanmaya başlarlar.

I-I'm decorating a float, and I'm really not sure what to buy.
Bir şamandıra süslüyorum ve ne alacağımdan emin değilim.

He wants to find a piece of pack ice and float around the mountain.
Bir parça paket buz bulup dağın etrafında yüzmek istiyor.

The Tiptoe Man or the Float anymore. Good news, they're not calling you.
Artık sessizce adam veya yüzer. İyi haberler: seni aramıyorlar.

They're not calling you"the tip-toe man" or"the float" anymore.
Artık sessizce adam veya yüzer. İyi haberler: seni aramıyorlar.

Other dinghies full of royals float by, and they start murmuring again.
Kraliyetle dolu diğer botlar yüzer ve tekrar mırıldanmaya başlarlar.

My old man's. It will definitely have the float level specs.
Şamandıra seviyesi özelliklerine ulaşmanı sağlayacaktır. Babamdan kaldı.