GITMEYI REDDETTI Meaning in English - translations and usage examples

• refused to go
• refused to leave
• refusing to go

Examples of using Gitmeyi reddetti in Turkish and their translations into English

Gitmeyi reddetti.
Refused to leave.

Polise gitmeyi reddetti.
He refused to go there.

İçkiliydi bağırmaya başladı. Gitmeyi reddetti.
She started yelling, refusing to leave.

Tom gitmeyi reddetti.
Tom refused to go.

O, ebeveynleriyle tatile gitmeyi reddetti.
He refused to go on holiday with his parents.

O gitmeyi reddetti.
He refused to go away.

Tom benimle gitmeyi reddetti.
Tom refused to go with me.

Ancak Fransadaki Romanların çoğu gitmeyi reddetti.
Most of the Roma in France, however, refused to leave.

Tom gitmeyi reddetti.
Tom refused to leave.

Tom, Mary ile Bostona gitmeyi reddetti.
Tom refused to go to Boston with Mary.

Tom gitmeyi reddetti.
Tom has refused to go.

At durdu ve daha ileriye gitmeyi reddetti.
The horse stopped and refused to go any further.

Ama gitmeyi reddetti.
But he refuses to leave.

Ve sen hariç herkes gitmeyi reddetti.
And that everyone else refused to go, except for you.

Okula gitmeyi reddetti, ben de kovdum.
He refused to go to college, so I kicked him out.

Ondan sonra NASA aradığında gitmeyi reddetti.
Afterwards, when NASA called, he refused to leave.

Tom oraya gitmeyi reddetti.
Tom refused to go there.

Kükremesi diğer taraftan duyulana kadar buradan gitmeyi reddetti.
Until his roar could be heard above the rim. Refused to leave.

Tom yatmaya gitmeyi reddetti.
Tom refused to go to bed.

Kükremesi diğer taraftan duyulana kadar buradan gitmeyi reddetti.
Refused to leave… until his roar could be heard above the rim.

Efendim buradan gitmeyi reddetti efendim.
The master refused to leave, sir.

Hem de ciddi bir şey. Sen hariç herkes gitmeyi reddetti.
And that everyone else refused to go, except for you. Something serious.

Yatağına gitmeyi reddetti, peki ne yaptı?
He refuses to go to bed, so what does he do?

Frankie iyiyim dedi ve hastaneye gitmeyi reddetti.
Frankie insisted she was fine and refused to go.

Duyulana kadar buradan gitmeyi reddetti. Kükremesi diğer taraftan.
Until his roar could be heard above the rim. Refused to leave.

Altı saattir oradaydı ve sonraki iki gün de gitmeyi reddetti.
And refused to leave for the next two days. He would been sitting there for six hours.

Cenazesine gitmeyi reddetti. Birbirlerine hiç yakın olmadılar.
He refused to go to her funeral, but they were never close.

Çalışanlarımın çoğu ona gitmeyi reddetti, işi yarım bıraktı.
A lot of my boys walked off that job and refused to go back.

Ama kız gitmeyi reddetti ve saray muhafızları onu partiden kovaladı!
But she refused to leave and the palace guards chased her from the party!

Gitmeyi reddetti, orduyla ilgisi olan hiçbir şey yapmak istemedi.
He refused to go, he didn't want anything to do with any army.