ORADA OTURMAK Meaning in English - translations and usage examples

• sit there
• to live there
• sitting there

Examples of using Orada oturmak in Turkish and their translations into English

Orada oturmak.
Sitting there.

Tek yaptığımız orada oturmak.
All we do is sit in there.

Orada oturmak.
Sitting out there.

Yapacağın tek şey orada oturmak.
All you do is sit there.

Ben orada oturmak istiyorum.
Let me sit there.

Tek yaptığı orada oturmak adamım.
He's just sitting there, man.

Ben orada oturmak istiyorum.
Let me sit over there.

Bu arıların yaptığı şey orada oturmak.
What these bees do is, they sit there.

Ben de orada oturmak isterim.
I like to sit there, too.

Beni terkederken meme uçlarımı göstermeyen bir sütyenle orada oturmak istemiyorum.
He dumps me. I don't want to be sitting there in my nipple-less bra when.

Orada oturmak biraz zor.
It's a bit hard, sitting there.

Bazen sadece orada oturmak işe.
Sometimes it helps just to sit there.

Orada oturmak nasıl hissettiriyor?
How does it feel to be sitting there?

O sıçarken orada oturmak zorunda kaldım.
I had to sit there while he shat.

Orada oturmak hoşuna gidiyor galiba.
You seem to enjoy sitting up there.

Zaten ben de orada oturmak istemiyordum.
I didn't feel like sitting there anyhow.

Orada oturmak benim için katlanılamaz.
I could imagine it being unbearable to sit there.

Bir buçuk saat orada oturmak zorunda kalmışlar.
They had to sit there for an hour and a half.

Orada oturmak epey çılgınlık ister.
You have to be pretty crazy to live there.

Ne yaptığını merak ettim Orada oturmak kapıma çok yakın.
I wondered what they were doing sitting there so close to my door.

Tekrar orada oturmak istemiyorum.
I can't sit out again.

Orada oturmak istediğimi düşünmedin, değil mi?
You didn't think we wanted to live there, did you?

Sadece orada oturmak istedi.
He just wanted to sit there.

Ben orada oturmak istiyorum?
Let me sit over there, will you?

Hepimiz orada oturmak istiyoruz.
We all want to sit there.

Siz de orada oturmak olacaktır.
You will sit there as well.

Hey, ben orada oturmak istiyordum.
Hey, ehm… I wanted to sit there.

Ga-gyeong, orada oturmak nasıl bir duygu?
Ga-gyeong, how does it feel to be sitting there?

Saatlerce orada oturmak ve bu insanlarla ilgilenmek zorundayım.
I have to sit there and take care of these people hour after hour.

Yapabileceğin orada oturmak ve bir seferliğine senin için yemek pişirmemize izin vermen.
You can sit there and let us cook you dinner for once.