Anrichtet Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
Ich weiß, was der Virus anrichtet.
Was Hunger anrichtet, MacGyver?
Sie wissen, was Heparin anrichtet?
Heparin ne yapar biliyor musunuz?Bevor Wegener noch nen Rohrdefekt anrichtet. Starten Sie ne Therapie mit Cyclophosphamid.
Hast du gesehen, was das Zeug anrichtet?
Ürünlerinin ne yaptığını gördün mü?Combinations with other parts of speech
Isimlerle kullanım
Laufen lassen, damit er noch mehr Böses anrichtet. Und du würdest einen Diener des Teufels selbst.
Seht ihr denn nicht, was ihr anrichtet?
Sizler ne yaptığınızı görmüyor musunuz?Zulassen, dass er weiterhin Leid anrichtet. Wir werden nicht.
Izdırabın devam etmesine izin vermeyeceğiz. Onun neden olduğu.Gott weiß, was das mit den Gehirnen unserer Kinder anrichtet.".
Ihr wollt nicht sehen, was der Pfeil anrichtet! Nicht bewegen!
Kıpırdamayın! Yoksa bu okun neler yaptığını görürsünüz!Wenn jemand nach seiner Waffe greift, werdet ihr sehen,was die volle Kraft bei menschlichem Fleisch anrichtet.
Biri silahını çekerse,tam gücün insan vücuduna ne yaptığını görürsünüz.Sie wissen, was es anrichtet.
Bu şeyin insana ne yaptığını biliyorsun.Wir müssen ihn finden, bevor er noch mehr Teufeleien anrichtet.
Sie wollen wissen, was es anrichtet.
Ne kadar tahripkar olduğunu anlamak istersin.Es ist nicht ungewöhnlich, dass Menschen mit einem pathologischen Zerstörungsdrang sehen wollen, was ihre Arbeit anrichtet.
Tahribata karşı patolojik arzu besleyen insanların çalışmalarını açıkça görmek istemeleri olağandır.Maeve. Du hast gesehen, was das Ding anrichtet.
Bu şeyin ne yaptığını gördün. Maeve.Was bedeutet es, wenn sich niemand für die Leute einsetzt, die nicht wissen, was die Technologie anrichtet?
Teknolojinin ne yaptığını bilmeyenleri savunacak kimsenin olmaması ne anlama geliyor?Oder weiß sie, was Feuer anrichtet?
Yoksa ateşle neler yapabileceğini biliyor muydu?Wir wissen, was ein zerrüttetes Zuhause bei Kindern anrichtet.
İkimiz de dağılan bir yuvanın çocuğa neler yaptığını biliyoruz.Wollen Sie sehen, was Silber anrichtet?
Gümüşün neler yapabileceğini görmek ister misin?Wir müssen unseren Eltern zeigen, was Wall-Mart anrichtet.
Wall* Martın kasabamıza ne yaptığını ailelerimize göstermeliyiz.Maeve. Du hast gesehen, was das Ding anrichtet.
Maeve. Bu şeyin ne yaptığını görüyorsun.Weißt du, was das Essen hier anrichtet?
Buradaki yiyeceklerin ne yaptığını biliyor musun?Seht ihr nicht, was eure Sündhaftigkeit anrichtet?
Günahkarlığın ne yaptığını görebiliyor musun?Haben Sie je gesehen, was das bei Kindern anrichtet?
Bunun çocuklara ne yaptığını hiç gördün mü?Was soll das? Weißt du, was das anrichtet?
Hoffentlich finden wir ihn, ehe er Schlimmeres anrichtet.
Umarım daha kötü bir şey yapmadan buluruz onu.Aber ich weiß, was er in Ihrem Kopf anrichtet.
Hoffentlich finden wir ihn, ehe er Schlimmeres anrichtet.
Umarım kötü bir şey yapmadan o adamı bulabiliriz.Hoffentlich finden wir ihn, ehe er Schlimmeres anrichtet.
Umarım daha kötüsünü yapmadan önce onu bulabiliriz.
