AT-TAURAT ne Demek Turkce - Turkce Çeviri S

Isim
tevrat
tora
thora
at-taurat
torah
tevratı
tora
thora
at-taurat
torah
tevratın
tora
thora
at-taurat
torah

At-taurat Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

{-}
  • Ecclesiastic category close
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Programming category close
  • Computer category close
Ebenfalls sandte ER At-taurat und Alindschil hinab.
Tevratı ve İncili de indirdi.
Denen At-taurat auferlegt wurde und sie dann nicht trugen, ist wie das Gleichnis des Esels, der Bücher trägt.
Tevratla yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir.
Und ER lehrt ihn die Schrift, die Weisheit, At-taurat und Alindschil.
Ona Kitapı, hikmeti, Tevratı ve İncili öğretecek.
Sag:"Holt At-taurat und tragt sie vor, wenn ihr wahrhaftig seid.
De ki:'' Doğru iseniz, Tevratı getirip okuyun.
Und solltest du über das in Zweifel sein, was WIR dir zuteil werden ließen, dann frage diejenigen, welche die Schrift(At-taurat) vor dir lesen.
Sana indirdiğimiz şeyde şüpheye düşersen( imkan yok ya), senden önce kitap okuyanlara sor.
Combinations with other parts of speech
Sag:"Holt At-taurat und tragt sie vor, wenn ihr wahrhaftig seid.
De ki:'' Eğer doğrulardan iseniz, haydi Tevratı getirip okuyun.
ER sandte dir die Schrift nach und nach mit der Wahrheit hinab als Bestätigung dessen,was vorher war. Ebenfalls sandte ER At-taurat und Alindschil hinab.
Sana Kitabı gerçek ile vekendinden öncekini doğrulayıcı olarak indirdi, Tevrat ve İncili de indirmişti.
Sag:"Holt At-taurat und tragt sie vor, wenn ihr wahrhaftig seid.
De ki: Eğer doğru sözlü iseniz o zaman Tevratı getirip onu okuyun.
ER sandte dir die Schrift nach und nach mit der Wahrheit hinab alsBestätigung dessen, was vorher war. Ebenfalls sandte ER At-taurat und Alindschil hinab.
O, sana Kitabı hak veönceki kitapları tasdik edici olarak indirdi, Tevrat ile İncili ve Furkanı indirmişti.
Sag:"Holt At-taurat und tragt sie vor, wenn ihr wahrhaftig seid.
Onlara de ki:'' Tevratı ortaya getirin; doğru sözlü iseniz onu okuyun.
Alle Speisen waren für die Kinder Israils halal, ausgenommen dem, was Israil sich selbst für haram erklärte, bevor At-taurat nach und nach hinabgesandt wurde.
Tevrat indirilmeden önce İsrail kendisine haram kılıncaya kadar İsrailoğullarına tüm yiyecekler helal idi.
Gewiß, WIR sandten At-taurat hinab, darin ist Rechtleitung und Erleuchtung enthalten.
Doğrusu Biz yol gösterici olarak Tevratı indirdik.
Alle Speisen waren für die Kinder Israils halal, ausgenommen dem, was Israil sich selbst für haram erklärte, bevor At-taurat nach und nach hinabgesandt wurde.
Tevratın indirilmesinden önce İsrailin kendisine haram ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi.
Gewiß, WIR sandten At-taurat hinab, darin ist Rechtleitung und Erleuchtung enthalten.
İçinde hidayet ve nûr bulunan Tevratı, elbette biz indirdik.
Alle Speisen waren für die Kinder Israils halal, ausgenommen dem, was Israil sich selbst für haram erklärte, bevor At-taurat nach und nach hinabgesandt wurde.
Tevrat indirilmeden önce İsrailin kendi nefsine haram kıldığı şeyler dışında tüm yiyecekler İsrailoğullarına helaldi.
Gewiß, WIR sandten At-taurat hinab, darin ist Rechtleitung und Erleuchtung enthalten.
Gerçekten Tevratı biz indirdik, onda yol gösterme ve nur vardır.
Alle Speisen waren für die Kinder Israils halal, ausgenommen dem, was Israil sich selbst für haram erklärte, bevor At-taurat nach und nach hinabgesandt wurde.
Tevrat indirilmeden önce, İsrailin kendisine haram kıldığı şeyler dışında, İsrail oğullarına bütün yiyecekler helaldi.
Gewiß, WIR sandten At-taurat hinab, darin ist Rechtleitung und Erleuchtung enthalten.
Şüphe yok ki biz, Tevratı indirdik, onda doğru yola sevk ediş ve nur var.
Alle Speisen waren für die Kinder Israils halal, ausgenommen dem, was Israil sich selbst für haram erklärte, bevor At-taurat nach und nach hinabgesandt wurde.
Tevrat indirilmeden önce, İsrail( Yakub) in kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi.
Sag:"Holt At-taurat und tragt sie vor, wenn ihr wahrhaftig seid.".
De ki:“ Eğer doğru söyleyenler iseniz, hadi( B sırrınca) Tevratı getirin; onu tilavet edin”.
Alle Speisen waren für die Kinder Israils halal, ausgenommen dem, was Israil sich selbst für haram erklärte, bevor At-taurat nach und nach hinabgesandt wurde.
Tevratın indirilmesinden önce, İsrailin( Yakubun) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helal idi.
Weshalb disputiert ihr über Ibrahim, wo At-taurat und Alindschil erst nach ihm hinabgesandt wurden, denkt ihr denn nicht nach?
Tevrat da ondan sonra inmiştir, İncil de. Akıl etmiyor musunuz ki?
Alle Speisen waren für die Kinder Israils halal, ausgenommen dem, was Israil sich selbst für haram erklärte, bevor At-taurat nach und nach hinabgesandt wurde.
Tevrat indirilmeden önce, İsrailin( yani Yâkubun) kendi nefsine haram kıldığı hariç, diğer bütün yiyecekler İsrailoğullarına helâl idi.
Weshalb disputiert ihr über Ibrahim, wo At-taurat und Alindschil erst nach ihm hinabgesandt wurden, denkt ihr denn nicht nach?
Tevrat da, İncil de şüphesiz ondan sonra indirilmiştir. Akletmiyor musunuz?
Denen At-taurat auferlegt wurde und sie dann nicht trugen, ist wie das Gleichnis des Esels, der Bücher trägt.
Kendilerine Tevrat verilip de onun gereğini yerine getirmeyenlerin örneği, kitaplar taşıyan eşeğin durumuna benzer.
Weshalb disputiert ihr über Ibrahim, wo At-taurat und Alindschil erst nach ihm hinabgesandt wurden, denkt ihr denn nicht nach?
Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?
Denen At-taurat auferlegt wurde und sie dann nicht trugen, ist wie das Gleichnis des Esels, der Bücher trägt.
Sırtlarına Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kutsal kitap parçaları taşıyan eşeğin durumuna benzer.
Weshalb disputiert ihr über Ibrahim, wo At-taurat und Alindschil erst nach ihm hinabgesandt wurden, denkt ihr denn nicht nach?
Tevrat da, İncîl de kendisinden çok sonra gönderildikleri halde, ne diye İbrâhim hakkında iddialaşıyorsunuz? Buna da mı akıl erdiremiyorsunuz?
WIR sandten At-taurat hinab, darin ist Rechtleitung und Erleuchtung enthalten.
Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevratı indirdik. Kendilerini( Allaha) vermiş peygamberler onunla yahudilere hükmederlerdi.
Und hätten sie doch eingehalten At-taurat, Alindschil und das, was ihnen von ihrem HERRN hinabgesandt wurde, gewiß hätten sie reichlich von über ihnen und von unter ihren Füßen zu speisen bekommen.
Tevratın, İncilin ve Rablerinden sana indirilen kitabın hükümlerini tutsalardı tepelerinden ayaklarının altlarından nimetlere nail olurlar, onları yerlerdi.
Sonuçlar: 35, Zaman: 0.0321
S

At-taurat eşanlamlıları

Tora Thora

En çok sorulan sözlük sorguları

Almanca - Turkce