Begeht Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
Wenn eine Frau sie begeht.
Er begeht Verbrechen, das Monster.
Wer eine gute Tat begeht, dem werden.
Kim salih bir amel işlerse.Er begeht das Vergehen freiwillig.
Onlar bu suçu gönüllü işliyor.Die ihr alle wissentlich begeht.
Combinations with other parts of speech
Russland begeht Kriegsverbrechen!
Rusya savaş suçu işliyor!Was, wenn ein Narzisst ein Verbrechen begeht?
Bir narsist suç işlediğinde ne olur?Amnesty: YPG begeht Kriegsverbrechen.
BM: YPG savaş suçu işliyor.Begeht ein Verbrechen oder was ihr sonst gerne tut.
Israelische Armee begeht Kriegsverbrechen.
İsrail ordusu savaş suçu işliyor.Er begeht Verbrechen, das Monster.
Suç işliyor o tanrısız canavar.UN-Kommission: Israel begeht„Kriegsverbrechen“.
Uluslararası Af Örgütü: İsrail savaş suçu işliyor.Wieso begeht Raskolnikov das Verbrechen?
Hem neden Raskolnikovun işlediği cinayet suç olsun?Alles spricht dafür, dass jemand in meinem Namen Verbrechen begeht.
Bildiğiniz gibi kanıtlara göre biri benim adımla suç işliyor.Dein Freund begeht gleich seinen ersten Mord.
Dostun ilk cinayetini işlemek üzere.Ich denke, dass die Staatsführung Diebstahl begeht und sage das auch.
(a) eine person begeht eine straftat, wenn sie.
( 1) Bir kişi bir suç işleyen varsa.Begeht Verbrechen und kommt ungeschoren davon.
Bu yasa dışı insanlar… suç işliyor ve bu yanlarına kalıyor.Der türkische Staat begeht Verbrechen an der Menschheit.
Türk devleti insanlık suçu işliyor.Begeht keinen Verrat und verstümmelt nicht, und tötet keine Kinder.".
Ein Mann der Verbrechen begeht sollte das besser wissen.
Suç işleyen bir adamın daha iyi bilmesi gerekir.Also begeht der Dieb das Verbrechen wieder… und wieder.
Bu nedenle hırsız, suçu tekrar… ve tekrar işliyor.Wenn er eine weitere Sünde begeht, bildet sich eine neuer Fleck.
Üçüncü bir günah işlediği zaman bir leke daha oluşur.Israel begeht täglich Verbrechen gegen unsere Leute.
Şunu iyi biliyoruz ki İsrail her gün suç işliyor ve insan haklarını çiğniyor.Entsteht ein schwarzer Fleck auf seinem Herzen. Begeht ein Gläubiger eine Sünde.
Bir mümin günah işlediğinde… kalbinde kara bir nokta oluşur.Mein Sohn begeht einen Mord vor der eigenen Haustür.
Oğlum, kendi kapımın önünde bir cinayet işliyor.Dieses Buch handelt davon, wieman den perfekten Mord begeht.- Wie?
Bu kitabın konusu,kusursuz bir cinayet işlemek nasıl olur.- Cidden, nasıl?Wer eine böse Tat begeht, dem wird sie entsprechend vergolten.
Kim bir kötülük işlerse, ona da bunun karşılığı vardır.Was ein AUSA nicht alles tut, um jemanden zu verhaften, der einfach ein Verbrechen begeht.
AUSA basitçe, suç işleyen bir kişiye kadar ulaşabilir.Wer diesen perfekten Mord begeht, also an mir, der erhält den Auftrag.
Bana karşı mükemmel cinayeti işlemek… ve kontratı almak.
