RELATIVER ne Demek Turkce - Turkce Çeviri

• göreceli
• bağıl
• nispeten
• göreli

Relativer Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Ein relativer Begriff, aber ja.
Göreceli bir şey ama evet iyiyim.

Seltsam" ist für uns ein relativer Begriff.
Bu ailede tuhaflık göreceli.

Nur relativer Pfad wie im Beispiel.
Örnekteki gibi sadece göreceli yol.

Absoluter und relativer Mehrwert.
Mutlak ve göreli artı-değer bileşimi.

Relativer Fehler= absoluter Fehler/ wahrer Wert.
Bağıl Hata= Mutlak Hata/ Gerçek Değer.

Alles in Ordnung? Ein relativer Begriff, aber ja.
İyisin.- İyilik görecelidir, ama iyiyim.

Was ist der Unterschied zwischen absoluter und relativer Armut?
Mutlak ve göreceli yoksulluk arasındaki fark nedir?;?

Unterschied zwischen relativer und absoluter Armut.
Bağıl ve Mutlak Yoksulluk Arasındaki Farklar.

Die interessantesten anpassbaren Parameter sind Stiftfarbe und relativer Prozentsatz.
En ilginç özelleştirilebilir parametreler kalem rengi ve göreceli yüzdesidir.

Unterschied zwischen relativer Armut und absoluter Armut.
Bağıl Yoksulluk ve Mutlak Yoksulluk Arasındaki Fark.

ΔQd- Veränderung der Nachfrage oder des Angebots(relativer Wert in Prozent);
ΔQd- talep veya arzdaki değişim( yüzde cinsinden göreceli değer);

Absoluter und relativer Luftdruck mit Vergangenheitswerten der letzten 24 Stunden.
Mutlak ve bağıl atmosferik basınç ve bununla birlikte son 24 saatin atmosferik.

Das Programm beruht auf einer Matrix relativer Proportionen.
Bilgisayar göreceli oranların matrisi üzerine inşa edilen bir programı çalıştırıyor.

Teile mit hoher relativer Dichte(96%~ 100%), homogene Mikrostruktur und überragende Leistung.
Parçalar göreli yüksek yoğunluklu(% 96~% 100), homojen mikroyapı ve üstün performans.

Er starb 2003 im Alter von 64 Jahren in relativer Dunkelheit in Kodaikanal, Indien.
Yılında 64 yaşında Hindistan Kodaikanaldaki göreceli belirsizlikte öldü.

Als relativer Neuling im Bereich der Page-Builder ist Duda nicht so bekannt wie andere Plattformen.
Piyasada nispeten yeni olduğu için Duda henüz diğer platformlar kadar iyi tanınmamaktadır.

Hongkong ist wohlhabend, aber sein relativer Anteil an Chinas Wirtschaft hat abgenommen.
Hong Kong zengin bir kent ama Çin ekonomisindeki göreceli payı düşüyor.

Mit relativer Armut für Vitamine und Aminosäuren hat es eine auffallende Wirkung auf den Zustand der Haare.
Vitaminler ve amino asitler için nispi yoksulluk ile, saçın durumu üzerinde çarpıcı bir etkisi vardır.

Außerdem wird es eine Menge anderer relativer Fragen geben, die von anderen Benutzern gestellt werden.
Ayrıca, diğer kullanıcılar tarafından sorulan çok sayıda göreceli soru olacak.

Daher ist es notwendig, zwei Grundbegriffe zu unterscheiden- relativer und absoluter Hyperöstrogenismus.
Bu nedenle, iki temel kavram- göreceli ve mutlak hiperöstrojiyi ayırt etmek gereklidir.

Wir bieten immer relativer technischer Support,, schnelle Antwort, alle Ihre Anfrage wird innerhalb von 24 Stunden geantwortet.
Biz her zaman relatif teknik destek, hızlı tepki sunuyoruz, tüm soruşturma 24 saat içinde cevap verilecektir.

Zu einem der international bekanntesten Clubs gemacht. aus relativer Unbekanntheit In wenigen Wochen hat Aitor die Mannschaft.
Aitor birkaç hafta içinde bu takımı… en azından nispeten az tanınmışlıktan… uluslararası olarak en çok tanınan kulüplerden biri haline getirdi.

Wir bieten immer relativer technischer Support,, schnelle Antwort, alle Ihre Anfrage wird innerhalb von 24 Stunden geantwortet.
Biz her zaman göreceli teknik destek, hızlı yanıt sunuyoruz, tüm sorularınız 24 saat içinde cevaplandırılacaktır.

Niemand weiß, was als Vorwand gedient haben mag. Fest steht nur die Tatsache, dass nach zwei Jahren relativer Ruhe, in denen der Kampf in den Bergen weiterging.
Nedendir veya bahanesi nedir bilinmez… nispeten sakin geçen iki yıldan sonra… savaş sadece çoğunlukla dağlarda devam ederken.

Oft funktioniert diese Regel auch bei relativer Kompatibilität von Fischen und manchmal sogar bei Nichtkompatibilität.
Genellikle bu kural aynı zamanda balığın göreceli uyumluluğu ve hatta bazen uyumsuzluğu ile çalışır.

Die Kombination von relativer Positionierung und absoluter Positionierung ermöglicht eine Echtzeit-Positionierung von Zentimetern.
Göreceli konumlandırma ve mutlak konumlandırma kombinasyonu, santimetrelerin gerçek zamanlı konumlandırılmasını sağlar.

System zur automatischen Stummschaltung mit relativer Geschwindigkeitsmessung, das falsche Alarme praktisch eliminiert.
Bağıl hız algılama otomatik susturma sistemi neredeyse yanlış uyarıları ortadan kaldırır.

Nachdem im September 2000 mit dem Tivoli-Neu in relativer Nähe zum mittlerweile 1997 in Tirol Milch Stadion umbenannten Tivoli ein moderneres und größeres Stadion eröffnet wurde, entschied man, das Stadion aufzugeben.
Eylül 2000de, 1997de Tirol Milch Stadion adını alan Tivoliye nispeten yakın bir yerde daha modern ve daha büyük bir stadyum olan Tivoli-Neu açıldıktan sonra, stadyumun terk edilmesine karar verildi.

Also relativ frisch?
Yani, nispeten yeni bir olay?

All dies geschah relativ schnell.
Bütün bunlar göreceli hızlı bir şekilde olmuş.