GITMELIYDI ne Demek Almanca - Almanca Çeviri

• gehen
• musste weg

Gitmeliydi Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

Gümüş gitmeliydi.
Silber musste gehen.

Castro gitmeliydi ama nasıl?
Castro musste weg- nur wie?

O gece daha da ileri gitmeliydi.
Er sollte zu weit gehen.

Senin kellen gitmeliydi, onunki değil.
Euer Kopf sollte rollen, nicht seiner.

Büyük mavi şey gitmeliydi!
Das hässliche blaue Ding muss weg!

Herkesin bekareti gitmeliydi… ve o da gemi olarak seçilmişti.
Eine jede musste ihre Jungfräulichkeit verlieren und er war das Vehikel dafür.

Belki de polise gitmeliydi.
Vielleicht sollte sie zur Polizei gehen.

Çünkü Bay Oburiks, koca bir bebek gibi burnunu çekerek oradan gitmeliydi!
Aber Herr Obelix musste das große Baby spielen und war eingeschnappt!

Han-mo gitmeliydi ama sabah sabah tepedekilere rapor vermesi gerekiyor.
Han-mo sollte gehen, aber er muss um diese frühe Zeit etwas ganz oben erledigen.

Üzgünüm. Bugün daha iyi gitmeliydi.
Es tut mir leid. lief heut nicht optimal.

Fontaine, olabildiğince çabuk gitmeliydi.
Fontaine sollte so bald wie möglich gehen.

Dikkatsizdi, bu yüzden gitmeliydi.
Er war nachlässig, also musste er gehen.

Bir şeyler kazanmak yerine okula gitmeliydi.
Anstatt zu siegen sollte er in die Schule gehen.

Oylamada art niyet yoktu ama biri gitmeliydi.
Es war nicht böse gemeint, aber jemand musste gehen.

Ona söylediğim gibi yapmalı ve Vegasa gitmeliydi.
Er hätte sich zudröhnen und nach Vegas fahren sollen.

Bunu tekrar yapmayı istemezdim ama Karen gitmeliydi.
Ich tat es nicht gern wieder, aber Karen musste weg.

O tazminat parası siyahiler derneğine gitmeliydi.
Das Geld sollte an eine ehrenwerte schwarze Stiftung gehen.

Tazminat parası siyahi bir hayır vakfına gitmeliydi.
Das Geld sollte an eine ehrenwerte schwarze Stiftung gehen.

İkiniz de bunun tehlikeli olduğunu biliyordunuz ama o gitmeliydi.
Ihr wusstet beide um die Gefahr. Aber sie musste gehen.

Sizi terk ettik ama daha büyük bir Volm gücü gitmeliydi.
Wir haben dich allein gelassen, aber… die größeren Volmkräfte mussten gehen.

Ona göre bir erkek, kalbini dinleyip kendi yolunda gitmeliydi.
Aber er glaubte, dass man seinen eigenen Weg gehen und dem Herzen folgen muss.

Nasıl gitti, Mike?
Wie lief es, Mike?

Nasıl gitti, Albay?
Wie lief es, Colonel?

İyi gitti yani.
Also lief es gut.

Gitmemiz gerekiyor, Fanny.
Wir müssen los, Fanny.

Evine git Diana.
Gehe nach Hause, Diana.

Gitmeniz gerekiyor Bay Tate.
Sie müssen gehen, Mr. Tate.

Nasıl gitti, doktor?
Wie lief es, Doc?

Onlarla git sen.
Geh mit ihnen.

Eve git, Jacke geç geleceğimi söyle.- Neymiş?
Fahr heim, sag Jack, ich komme später.- Was?