UZLAŞMAYA ne Demek Almanca - Almanca Çeviri

Isim
Kompromissen
uzlaşma
uzlaşı
ödün
bir taviz

Uzlaşmaya Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

{-}
  • Colloquial category close
  • Ecclesiastic category close
  • Ecclesiastic category close
  • Programming category close
  • Computer category close
Ben uzlaşmaya çalışmıyorum.
Ich verhandele nicht.
Teröristlerle uzlaşmaya girmem.
Ich verhandle nicht mit Terroristen.
Uzlaşmaya ihtiyacımız var mı?
Brauchen wir einen Kompromiss?
Sizinle uzlaşmaya hazırım.
Ich bin zu Verhandlungen bereit.
Uzlaşmaya varmalarından da nefret ediyorum.
Ich hasse es auch, wenn sie sich einig sind.
Efendim, Jumanın uzlaşmaya niyeti yok.
Sir, Juma will nicht verhandeln.
Pekala uzlaşmaya devam ettiğim için mutluyum, Artık fiyat 8.
Denn der Preis ist jetzt acht. Schön, ich verhandle gern weiter.
İyi bilgi diyalog ve uzlaşmaya yol açar.
Gutes Wissen führt zu Dialog und Versöhnung.
Tamam, uzlaşmaya ne dersin?
Wie wärs mit einem Kompromiss?
Ne Bay Özür Dileye ne de Bayan Uzlaşmaya kulak asmamışsın.
Du wolltest nicht auf Mr. Entschuldigung oder Mrs. Kompromiss hören.
Putin:'' Uzlaşmaya hazırız''.
Putin:„Bin zum Dialog bereit“.
Görüyorsun hepimizin farklı fikri var ve kimse uzlaşmaya yanaşmıyor.
Wir haben alle andere Ideen und niemand will einen Kompromiss eingehen.
Orduyla uzlaşmaya çalışıyorlar.
Einigung mit der Armee suchen.
Suudi Arabistan tüm tarihi bu zafer ve bu uzlaşmaya dayanmaktadır.
Die gesamte Geschichte von Saudi-Arabien ist auf diesen Sieg und diesen Kompromiss.
Roma da uzlaşmaya hazır olmalı.
Auch Rom muss Kompromisse schmieden.
Birçoğu onlara yemin etse de,donanım cüzdanları hala uzlaşmaya yatkındır.
Obwohl viele von ihnen schwören,sind Hardware-Portemonnaies noch Kompromissen anfällig.
Toplumun uzlaşmaya ihtiyacı vardır.
Die Gesellschaft braucht Versöhnung.
Birçoğu onlara yemin etse de,donanım cüzdanları hala uzlaşmaya yatkındır.
Obwohl viele auf sie schwören,neigen Hardware-Portemonnaies immer noch zu Kompromissen.
İkisinin de uzlaşmaya niyeti yoktur.
Beide wollen zu einer Versöhnung nichts sagen.
Uzlaşmaya gidersen Brendan, suçu kabul etmiş olursun.
JUGENDGEFÄNGNIS Wenn du den Deal annimmst, Brendan, bekennst du dich schuldig.
İnsanlar arasında uzlaşmaya dayanan bir göstergedir.
Mitten unter den Menschen steht es als Zeichen der Versöhnung.
SPD uzlaşmaya„ sosyo-politik dönüm noktası“ adını verdi.
Die SPD hat den Kompromiss„sozialpolitischen Meilenstein“ genannt.
Orada bir kimyasal tesis. Elijah uzlaşmaya niyetli olabilir.
Dort eine Chemiefabrik zu kompromittieren. Möglicherweise beabsichtigt Elijah.
Bu ülkenin uzlaşmaya, barışmaya, buluşmaya ihtiyacı var.
Das Land braucht Befriedung, Versöhnung.
Görüş farklılıkları küçük konuların üzerindeyse, uzlaşmaya çalışın.
Wenn die Meinungsverschiedenheiten über kleinere Probleme sind, arbeiten Sie an einem Kompromiss.
Uzlaşmaya, değiştirilmiş bir Delphi kullanılarak ulaşılmıştır.
Zur Konsensfindung wurde ein modifiziertes Delphi-Verfahren angewendet.
Birçoğu, bir hain olarak uzlaşmaya istekli olmayan herkesi kabul etti.
Viele betrachteten alle, die keinen Kompromiß eingehen wollten, um ein Verräter zu sein.
Onu uzlaşmaya çalışın, ancak fantezi serbest izin vermeyin.
Versuchen Sie, sie gefährden, aber lassen Sie sich nicht die Phantasie frei.
Tabii ki meclis grupları onu uzlaşmaya zorlamak için her şeyi deniyor.
Natürlich versuchen diese Parlamentariergruppen auf jede erdenkliche Weise, sie zu'Kompromissen' zu drängen.
Öğrenme etkinliklerini içeren kültürlerarası topluluk bahçeleri,gıda güvenliğini artırabilir ve aynı zamanda uzlaşmaya yardımcı olabilir.
Interkulturelle Gemeinschaftsgärten, die Lernaktivitäten beinhalten,können die Ernährungssicherheit erhöhen und auch zur Versöhnung beitragen.
Sonuçlar: 49, Zaman: 0.0408

En çok sorulan sözlük sorguları

Turkce - Almanca