What is the translation of " TIMER " in Turkish?

• kronometre
• saat
• zamanlayıcı
• saati
• sayacı
• zamanı
• zaman ayarı
• bir zamanlayıcı
• zamanlayıcısı
• kronometreyi
• sayaç
• zamanlayıcısını
• zamanlayıcıyı
• saatini
• zaman
• zaman ayarlı

Examples of using Timer in English and their translations into Turkish

Start the timer.
Saati başlat.

Timer Timeout.
Kronometre Zaman Aşımı.

The sprinkler's on a timer?
Fıskiyenin zamanı mıydı?

Timer Configuration.
Kronometre Yapılandırması.

I forgot to set the timer.
Zamanı ayarlamayı unuttum.

The timer's still going.
Kronometre hala çalışıyor.

The time travel must have affected the timer.
Zaman yolculuğu sayacı etkilemiş olmalı.

Set the timer for two hours.
Sayacı iki saate ayarla.

This is a vintage, late-'30s parking timer.
Bu 30lu yılların sonundan kalma klasik bir park zamanlayıcı.

A kitchen timer and a fan.
Bir mutfak saati ve vantilatör.

Timer. Used as a receiver, a transmitter.
Zamanlayıcı. -alıcı verici olarak kullanılır.

The countdown timer won't be in Russian.
Geri sayım saati Rusça yazılmış olamaz.

Timer.- Affirmative. It's armed and dangerous.
Zamanlayıcı.- Olumlu. Silahlı ve tehlikeli.

Activate the bomb. Set the timer for two hours.
Sayacı iki saate ayarla. Bombayı çalıştırın.

The timer just jumped a minute.
Kronometre bir dakika atladı.

Um… the, uh… the ti… the timer just jumped a minute.
Şey. Zaman kronometre bir dakika atladı.

The timer, the thermostat, the thingy, control.
Zaman ayarı, termostat, zımbırtı, kontrol.

We don't have enough time or ammunitions. There's a timer.
Bir zamanlayıcı var. Yeterli zamanımız ya da yeterli mühimmatımız yok.

Stop the timer and we will talk.
Saati durdur da konuşalım.

Then it was just a matter of rigging the fuel system with a timer.
Sonra ise yakıt sistemini bir zamanlayıcı ile bozmak kalıyordu.

Set the timer for two hours. Activate the bomb.
Sayacı iki saate ayarla. Bombayı çalıştırın.

Three ways to detonate: timer, manual detonator and remote.
Üçlü patlatıcı sistem: zamanlayıcı, manüel patlatıcı ve uzaktan patlatıcı.

That timer wasn't a fuse, it was measuring an oxygen supply.
Zamanlayıcı fünyeye değil, bir oksijen kaynağına bağlıymış.

The bomb has a timer and a release trigger. Shit.
Bombanın saati ve tetikleyicisi var. Siktir.

Timer doesn't wait. She can't climb the cables with that suitcase.
Bu çantayla o kabloları tırmanamaz. Zamanlayıcı beklemez.

I set the timer for this one, and I took the rest.
Bunun için zamanı kurdum ve gerisini aldım.

The bomb's timer is set to detonate when it reaches the city.
Bombanın saati, şehre vardığında patlamaya ayarlı.

GPRS connection timer" registers the time for each session.
GPRS bağlantı zamanlayıcısı'', her oturum için zamanı kaydeder.

And the timer allows the perp to flee the scene before it goes off.
Zaman ayarı ise failin patlamadan önce kaçmasını sağlıyor.

A colorist or color timer at the lab makes adjustments to the look of the movie.
Bir renkçi ya da renk zamanlayıcı laboratuvarda filmin nasıl gözükeceğini belirler.