AUSBREITEN ne Demek Turkce - Turkce Çeviri

• yaymak
• yayıldı
• yayılır
• yayılmış
• yayılmasını
• yayılacak

Ausbreiten Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Eingeschränkt ausbreiten.
Sınırlı yayılma.

Du willst die Flügel ausbreiten, aus der Stadt raus, woanders studieren.
Yani kanatlarını açıp… okul için başka bir kente gitme istiyorsun.

Diesmal nach Norden ausbreiten.
Bu kez kuzeye yayılabileceğini.

Z Europa ausbreiten könnte.
Avrupada yaymış olabilir.

Zeit hilft den Trojaner ausbreiten.
Zaman Trojan yaymak yardımcı olur.

Das Kind sollte seine Knie ausbreiten und die Füße aneinander legen.
Çocuk dizlerini yaymalı ve ayaklarını birbirine atmalı.

Schmerzen in andere Bereiche ausbreiten.
Ağrının diğer bölgelere yayılması.

Und so viel Elend… ausbreiten. darf sich nicht.
Ve böylesi bir sefaletin… yayılmasına… izin verilemez.

Mold-Tek Technologies: Flügel ausbreiten.
Mold-Tek Technologies: Kanatlarını yayıyor.

Du würdest einfach… die Arme ausbreiten, so weit es geht, und sagen: So sehr, Penny.
Sadece… kollarini açabildigin kadar açip…'' iste bu kadar Penny.

Du musst es etwas mehr ausbreiten.
Bence onu biraz daha germeniz lazım.

Nachrichten über die Größe von Hühner Cindelaras schnell ausbreiten.
Hızla yayıldı tavuk Cindelaras büyüklüğü ile ilgili haberler.

Den Teig etwas ausbreiten.
Bırak biraz yayılsın.

Jede Existenz konnte sich mit einer Vielzahl von Möglichkeiten… in unendlichem Ausmaß in Raum und Zeit ausbreiten.
Her varlık olasılıkla çoğaldı… ve uzay-zamanda sonsuz ölçüde yayıldı.

Arme und Beine ausbreiten!
Kollarını ve bacaklarını aç.

Sollte eine der drei nationen in eine katastrophe geraten, würde sich der krieg auf dem ganzen kontinent ausbreiten.
Bu 3 büyük ülkeden birinde bir felaket olursa savaş tüm kıtaya yayılır.

Kreidetafel an der kompletten Wand ausbreiten, lässt der Fantasie viel Raum.
Tebeşir tahtası tüm duvara yayılmış, hayal gücü çok yer kaplıyor.

Der Trick ist, die Wurzeln im Boden ausbreiten.
İşin püf noktası, toprakta kökleri yaymak.

Die Revolutionäre wollten die Revolution ausbreiten und andere Länder plündern.
İhtilali yaymak istiyorlardı ve böylece başka ülkeleri talan edeceklerdi.

Bewegt sich vor und zurück, um die Luft durch den Raum ausbreiten.
Geri ve ileri hamle oda boyunca hava yaymak için.

Einfach einstecken, den Eingang öffnen und die Scheine ausbreiten-"simples", wie Alexander der Erdmännchen sagt.
Sadece yerleştirin, girişi açın ve faturaları yayınlayın- Meerkat Alexanderın dediği gibi'' basit''.

Wir lassen es sich einfach gleichmäßig ausbreiten.
Eşit bir şekilde yayılmasını sağlıyoruz.

Endometriumkarzinom kann auf andere Teile des Körpers ausbreiten, so dass es schwieriger, erfolgreich zu behandeln.
Endometrial kanser vücudunuzun diğer kısımlarına yayılabilir, bu da başarılı biçimde tedavi edilmesini zorlaştırabilir.

In Form einer Wolke gleichmäßig ausbreiten.
Şekilsiz bir bulut her tarafa eşit bir şekilde yayılmıştı.

Krebs: Targeting Protein kann Tumoren ausbreiten zu stoppen.
Kanser: Hedefleme proteini, tümörlerin yayılmasını engelleyebilir.

Hautausschläge bei Infektionskrankheiten- Pickel, mit Flüssigkeit, gleichmäßig durch die Haut ausbreiten.
Enfeksiyöz hastalıklarda döküntüler- sivilceler, sıvı ile eşit olarak cilde yayılır.

Wir wissen alle, aus dem Zentrum heraus ausbreiten, und dann.
Birkaç güne bu uzantılar ortadan yayılacak ve sonra… Sonra ne olacağını hepimiz biliyoruz.

Die Proteste begannen am 15 Februar in Bengasi und in andere Städte ausbreiten.
Protestolar Şubatta başladı 15 Bingazide diğer şehirlere yayılmış.

Jeder Mensch braucht nur eine Person, die an seine Träume glaubt, damit er seine Flügel ausbreiten und losfliegen kann.
Herkes rüyâlarına inanabilmek ve kanatlarını açıp uçabilmek için…-… tek bir kişiye ihtiyaç duyuyor.

Um einen Teil des Planeten zu retten. Den Schild aktivieren und weit genug ausbreiten.
Kadimler kalkanı açıp… gezegenin önemli bir kısmını kapsayacak kadar… genişletebilmişler.