EINREDEN ne Demek Turkce - Turkce Çeviri

• verme
• inandırmasına
• ikna
• söylemesine

Einreden Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Ich will ihm Vernunft einreden.
Ona akıl vermek istiyorum.

Und mir einreden, ich wäre verrückt.
Beni deli olduğuma inandırmak için.

Ich will ihm ein wenig Vernunft einreden.
Ona akıl vermek istiyorum.

Sie wollen mir einreden, ich wäre verrückt.
Beni deli olduğuma inandırmaya çalışıyorsunuz.

Das willst du dir also selbst einreden.
Bunlar kendine söylemek istediklerin.

Lass die von niemandem einreden, du wärst schwach.
Kimsenin sana güçsüz demesine izin verme.

Und lasse Dir nichts anderes einreden!
Ibaet: Bir şeyi diğer bir şeye ircâ etme.

Sie wollen mir einreden, da wäre kein Gott.
Beni Tanrının var olmadığına inandırmak istiyorsun.

Lass dir nichts anderes einreden.
Başkalarının aksini söylemesine izin verme.

Lass dir nicht einreden, du seist ein Ungeheuer.
Kendini canavar olduğuna inandırmasına izin verme.

Lass dir nichts anderes einreden.
Başka birşey olduğunu söylemesine izin verme.

Ich wollte ihm einreden, dass er niemandem trauen kann.
Ekibine güvenmemesi konusunda Onu ikna etmeye çalıştım.

Lass dir von niemanden was anderes einreden!“.
Sen kendini başkasına verme!” dedi.

Ich wollte Seo-woo einreden, sie sei krank.
Dışarı çıkmayı önerdim, Seo-woonun hasta olduğunu söyledim.

Die Leute wollen einem alles einreden.
İnsanlar seni her şeye inandırmaya çalışıyor.

Will man den Menschen einreden, daß Außerirdische das waren.
Bunun amacı insanları uzaylıların olduğuna inandırmak.

Ich dachte, du kannst jedem alles einreden.
Herkesi her şeye ikna edebileceğini sanıyordum.

Lassen Sie sich von niemandem einreden, dass Sie es nicht schaffen.
Bir şey yapamazsın. Kimsenin sana söylemesine izin verme.

Lassen Sie sich von Frank Gleason keine Zweifel einreden.
Frank Gleasonın bunu sorgulamasına izin verme.

Lass dir von niemandem je einreden… dass du etwas nicht kannst.
Bir daha kimsenin sana bir şey yapamayacağını söylemesine izin verme.

Und lassen Sie sich nichts von dem Fettsack einreden.
O şişko sersemin de sinirini bozmasına izin verme.

Lass dir von Niemandem einreden, du wärest weniger als Gott.
Kimsenin sana Tanrıdan daha az muamele etmesine izin verme, çünkü sen Tanrısın.

Du kannst dir selber jede Art von Rechtfertigung einreden.
Haklı çıkmak için kendi kendini ikna edebilirsin.

Bernardo ließ sich einreden, es gäbe nur diesen barrio.
Inandırmasına izin verdi. Bernardo gringoların onu dünyanın bu mahalleden ibaret olduğuna.

Sie müssen mir nicht unbedingt noch mehr Schuldgefühle einreden.
Kendimi daha kötü hissettirmenize gerek yok.

Du und Oliver wollt mir einreden, ich sei.
Sen ve Oliver, karının ölümünden benim sorumlu olduğumu söylemeye çalışıyorsunuz.

Evolution funktioniert nicht auf diese Art. Man kann einem Fisch nicht Beine einreden.
Evrim bu şekilde işlemez. Balıklara bacak takamazsın.

Lassen wir uns nicht von der AfD und anderen einreden, dass sie es nicht tun.
AfD ve diğerlerinin buna engel olmasına izin vermemeliyiz.

Sie wollte mir einreden, dass Sebastian Blood der Kopf des Verbrechens ist.
Beni gerçekten de Sebastian Bloodın bir suç dehası olduğuna inandırmıştı.

Mein Gott, Clay, kannst du diesen Psychos etwas Verstand einreden?
Tanrı aşkına, Clay, bu manyaklara biraz mantık aşıla.