Freizulassen Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
Die Tiere freizulassen.
Die Amis haben unserer Regierung angeboten, Kurnaz freizulassen.
Kurnazı serbest bırakmayı teklif ettiler- Ne?Sie sind sofort freizulassen.- Ich verstehe.
Derhal onları salıverin. Oldu bilin.Und vergessen Sie nicht, Mr. Dallas freizulassen.
Bay Dallası salıvermeyi de unutmayın.Den Gefangenen freizulassen, ist dir wichtiger als Carl.
O esiri serbest bırakmak… senin için Carldan daha önemli.Combinations with other parts of speech
Zarflarla kullanım
Wage nicht, den Jungen freizulassen.
Sakın o çocuğu serbest bırakma.Masterson freizulassen, verstößt gegen all meine Überzeugungen.
Mastersonı serbest bırakmak inandığım her şeye ters.Zeit, Genesis freizulassen.
Dennoch weigerte sich das Untersuchungsgefängnis sie freizulassen.
Fakat hapishane yetkilileri onu serbest bırakmayı reddetmektedir.Trotz ihres Zustandes weigerte sich das Gericht, sie freizulassen, um medizinische Hilfe zu bekommen.
Durumuna rağmen, mahkeme tıbbi yardım alabilmesi için onu serbest bırakmayı reddetti.Die Gefängnisbehörden haben sich jedoch geweigert, sie freizulassen.
Fakat hapishane yetkilileri onu serbest bırakmayı reddetmektedir.Vergeben bedeutet einen Gefangenen freizulassen und zu entdecken, dass man selbst der Gefangene war.“.
Affetmek bir mahkûmu serbest bırakmak ve o mahkumun kendiniz olduğunun bilincine varmak demektir.”.Es ist an der Zeit, dich freizulassen.
Şimdi seni serbest bırakma zamanı.Und Tauben freizulassen. zu bedienen, Programme zu verteilen Für die neuen Kids und mich wäre es eine Ehre.
Ve yeni çocuklar ve ben işleriyle uğraşmakla onur duyarız. yemek, program dağıtımı, ya da güvercinleri salma.Alles beginnt uns freizulassen.
Die Französisch Regierung erfordert keine Personen für öffentliche Ämter laufen, sie freizulassen.
Fransız hükümeti onları serbest bırakmak için devlet daireleri için çalışan bireyler gerektirmez.Berichten zufolge hatte Peter die Absicht, John freizulassen, um sich für den Militärdienst zu entscheiden.
Bazı haberlere göre, Peterin askerliğini belirlemek amacıyla Johnu serbest bırakma niyetleri vardı.Ah, Fräulein Patov… Ich bin noch nicht soweit, sie freizulassen.
Bayan Patov… Onu serbest bırakmaya hazır değilim.Es ist Zeit, den General freizulassen.
Generali serbest bırakma zamanıdır.Da ich das Mädchen für Sie entführte, ist es so weit,Morgana freizulassen?
Senin için kızı kaçırdım.Morganayı serbest bırakma vakti geldi mi?Sie haben nicht vor, uns freizulassen.
Bildiğim tek bir şey var… o da bizi salmaya niyetleri olmadığı.Wenn sich eine Möglichkeit bot, war Berija bemüht, diese Menschen freizulassen.
Beriya fırsat yakaladığında bu insanları serbest bırakmaya çalışıyordu.Ich habe mich entschieden, Sie freizulassen.
Seni serbest bırakmaya karar verdim. 12 mi?Trotzdem weigert sich die Gefängnisleitung, ihn zur Behandlung freizulassen.
Hapishane idaresi onun tedavi edilmesi için serbest bırakmayı reddediyor.Russland beginnt gefangene Wale freizulassen.
Rusya balinaları serbest bırakmaya başladı.Sam hat es auf sich genommen Dutzende Fruchtfliegen in der Volkschule freizulassen.
Sam düzinelerce sineği okulda okulda salıvermeyi üzerine vazife bilmiş.Ich habe leider keine Befugnis, Sie freizulassen.
Korkarım sizi serbest bırakma yetkim yok.Tweets von kanadischen Diplomaten forderten das Königreich auf, die Aktivisten freizulassen.
Kanadalı diplomatların tweetleri krallığı eylemcileri serbest bırakmaya çağırdı.Wenn Pamela ihr Versprechen, sie freizulassen,?
Ya Vali onları serbest bırakma sözünden cayarsa?Als die Lage immer mehr zuspitzte, kam der Befehl, alle Insassen freizulassen.
Validen bütün mahkûmları serbest bırakma emri geldiğinde işler zaten bayağı kötü gidiyordu.
