Prahlt Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
Gott prahlt nicht.
Allah degen abınmaz.Sie lügt, erzählt Märchen, prahlt.
Richie prahlt gerne.
Richie övünmeyi sever.Prahlt seiner Substanz, nicht der Verzierung.
Richie prahlt gerne.
Richie böbürlenmeyi sever.Und wenn meine Frau vor den Nachbarn prahlt.
Benim eşim komşularına böbürleniyorsa bir de seninkini düşün.Urshu prahlt ständig damit.
Urshu sürekli onlarla övünüyor.Ich wollte nicht, dasser 50/50 kriegt und vor seinen Freunden damit prahlt.
Hava atmasını istemedim.Arkadaşlarına yüzde elli kopardığını söyleyip.Ein wahrer Ninja prahlt nie mit seinen Fähigkeiten.
Gerçek bir ninja asla becerisiyle övünmez.Er trägt ihn wie ein stattlicher Herr, unddie Wahrheit zu sagen, prahlt Verona von ihm.
O onu şişman bir beyefendi gibi ayılar, gerçeği söylemek,Ve, Verona onu övünmek.Niemand prahlt mit einer Mutter im Irrenhaus.
Kimse annesinin akıl hastanesinde olmasıyla övünmez.Ich weiß nur, dass der verfluchte Ralphie rumläuft und prahlt, wie viel sie damit einsacken.
Tek bildiğim Ralphienin her yerde ne kadar çok kazandıklarını söyleyip böbürlendiği.Und prahlt, wie viel sie damit einsacken.
Ralphienin her yerde ne kadar çok… kazandıklarını söyleyip böbürlendiği.Zeigen. aber es ist eine Weile her und Teddy prahlt. Normalerweise stehe ich über solchen Dingen!
Fotoğrafını göster. Normalde böyle şeylerle işim olmaz… ama uzun zaman oldu ve övünmek Teddynin de hakkı!Das Hotel prahlt mit einer spektakulären Lage 33 km entfernt von Hafen von Cartagena.
Otel, Cartagenas Portden 33 km mesafedeki muhteşem bir konuma sahiptir.Wollen Sie, dass Ihre Herzdame, bei ihrer besten Freundin,mit Ihrer einzigartigen Standhaftigkeit prahlt?
Rahim hanımının, en iyi arkadaşıyla birlikte,benzersiz kararlılığınız hakkında övünmesini ister misiniz?Auf der Messe, prahlt Lance Devlin über die Einsendung in die Armee.
Fuarda, Lance Devlin orduya üye olma konusunda övündü.Wir hörten von Fremden, die kürzlich ankamen,eine wilde Gruppe, die prahlt, viele Wraith getötet zu haben.
Yakın zamanda gelen yabancıların olduğunu duyduk…sert görünen bir grup, bir sürü Wraith öldürdükleri için övünüyorlarmış.Unser Kamerad hier, prahlt mit uns gegenüber seinem Onkel in Ägypten.
Yoldaşımız, Mısırdaki amcasıyla bizim hakkımızda konuşuyor, böbürleniyor.Geschrieben von Lieutenant Commander Parker in dem er von Heldentaten auf der königlichen Reise prahlt. Brief? an seine Kollegen vom Lunch-Club.
Binbaşı Parker tarafından yemek kulübündeki üyelere yazılmış, Mektup mu? Kraliyet turundaki maceralarıyla övündüğü bir mektup.Der Hase prahlt wie schnell er rennen kann, die Schildkröte will jedoch gegen ihn antreten.
Tavşan ne kadar hızlı koşabildiği konusunda böbürleniyormuş, ama Kaplumbağa onunla yarışmayı kabul etmiş.Mit dem hübschesten Penis aller Zeiten". und prahlt, einen Lacrosse-Spieler gevögelt zu haben, Ich wette hundert, dass sie wieder ohne Schlüpfer heimkommt.
Dolarına bahse varım, yine eve iç çamaşırı olmadan gelecek… ve böbürlenerek çok güzel bir penisi olan lakros oyuncusuyla… yattığını söyleyecek.Dieses Haus prahlt mit seinem roten Harnisch und seiner Kampfkraft, aber selbst im großen Haus der Iyi, scheint die Ehre der Samurai nur Fassade zu sein.
Bu hane, kırmızı zırhı ve askeri cesareti ile böbürleniyor ama görünüşe göre o haşmetli Iyi evinde bile samuray onuru yanılgıdan başka bir şey değil.Ich will nicht prahlen, aber ich kann jedes Gerät, das ich je sah, auseinander und wieder zusammen bauen.
Övünmek istemem ama daha önce karşılaşmadığım… bir şeyi bile parça parça söküp takabilirim.Ich meine, ich will-- ich will nicht prahlen, aber ich arbeite jetzt in einem Convenience Store.
Yani övünmek istemem ama markette çalışıyorum yani.Ich wollte nur nicht prahlen.
Sadece övünmek istemedim.Ich will nicht prahlen, aber ich habe einen Haufen schwieriger Fälle gelöst.
Övünmek istemem ama baya önemli davaları çözmüşlüğüm vardır.Aber man sagt mir nach, ich zöge unerwünschte Aufmerksamkeit auf mich. Ich will nicht prahlen.
Övünmek istemem ama… istemeden dikkat çekmede üzerime olmadığı söylenir.Aber ich bin in diesem Fiasko zufällig einer der klügsten Köpfe. Ganz falsch. Ich will ja nicht prahlen.
Yanılıyorsun. Övünmek istemem… ama bu fiyaskonun içindeki en zeki iki insandan biriyim.Nun, ich will nicht prahlen, aber.
Şey, övünmek istemem, ama.
