BAHSETMEYE ne Demek Almanca - Almanca Çeviri

• zu sprechen
• zu reden
• zu erzählen
• erwähnen
• sagen

Bahsetmeye Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

Ondan bahsetmeye cüret etme.
Wage es nicht, sie zu erwähnen.

Tüm dünya ondan bahsetmeye başladı.
Dann begann die ganze Welt über ihn zu sprechen.

Tatlı yiyorduk ve… Biryerlerden çıkıp geldi ve bu garip şeylerden bahsetmeye başladı.
Wir aßen gerade Nachtisch, als er plötzlich auftauchte und lauter seltsame Sachen sagte.

Size benden bahsetmeye korkmuştu.
Er hatte Angst, von mir zu erzählen.

Dr. Martin Luther Kingden bahsetmeye.
Wir sollten was über Dr. Martin Luther King sagen.

Ben de ondan bahsetmeye başladım.
Dann habe ich angefangen, über ihn zu reden.

Beni bebekle gördü ve kendi bebeğimizin olmasından bahsetmeye başladı.
Er sah mich mit dem Baby und begann von eigenen Kindern zu reden.

Ondan bu şekilde bahsetmeye cüret etme.
Wag es ja nicht, so über sie zu sprechen.

O seviyeye inmemize gerek yok, değil mi? Külottan ya da arabada seks yapmaktan bahsetmeye gerek yok.
Den Slip und den Sex musst du nicht erwähnen.

Raporda bizden bahsetmeye gerek yok.
Sie müssen uns nicht in Ihrem Bericht erwähnen.

Onu bir konuda azarladım ve hisselerinden falan bahsetmeye başladı.
Ich hielt ihm eine Standpauke, und er fing an, von seinen Anteilen zu reden.

Bana ondan bahsetmeye hazır mısın artık?
Bist du auch bereit, mir von ihm zu erzählen?

Bunun üzerine ona Tanrıdan bahsetmeye başladım.
Er begann, ihnen von Gott zu erzählen.

Boynuzlardan bahsetmeye değer mi, insanları sadece görünüşleri ve büyüklüğü ile korkutuyor mu?
Lohnt es sich, über Hornissen zu sprechen, die Menschen nur durch ihr Aussehen und ihre Größe erschrecken?

Sinema ve tiyatrodan bahsetmeye hiç gerek yok.
Von Kino und Theater gar nicht zu reden.

Öyle görünüyor ki, viski içen adamlar nedense seksten bahsetmeye başlıyorlar.
Ich fand z. B. heraus, dass Männer, die Scotch trinken, aus irgendeinem Grund sofort perversen Sex erwähnen.

Sandviclerinden bahsetmeye bile gerek yok.
Von den Sandalen brauchen wir gar nicht zu sprechen.

Resmi olmayan ancak çok hassas yerel raporlar Bahsetmeye 104 ölümler.
Inoffizielle, aber sehr präzise lokale Berichte erwähnen 104 Todesfälle.

Eğlenceli şeylerden bahsetmeye daha çok vakit kalıyormuş meğer.
Habe ich mehr Zeit, über coole Sachen zu reden.

Bunun parasını ödediğimden bahsetmeye iznim yok.
Ich darf nicht erwähnen, dass ich hierfür zahle.

Sudan ve Iraktan bahsetmeye hiç gerek yok.
Von Syrien oder dem Irak brauche ich gar nicht zu sprechen.

UPDATE 17: 45 UTC: Resmi olmayan ancak çok hassas yerel raporlar Bahsetmeye 104 ölümler.
UPDATE 17: 45 UTC: Inoffizielle, aber sehr präzise lokale Berichte erwähnen 104 Todesfälle.

Yine sihirli kutudan bahsetmeye başlayacaksın, değil mi?
Du fängst jetzt nicht wieder von der Zauberkiste an, oder?

Ama sonra bir gün, beni şaşkınlıktan afallatarak, ağabeyinden bahsetmeye başladı.
Da überraschte er mich eines Tages umsomehr, als er anfing, mir ausführlicher von seinem Bruder zu erzählen.

Paul Newmandan fazlaca bahsetmeye gerek yok.
Über Paul Bremer muss man nicht mehr viel sagen.

İşte, Eğer Ferlinghettiden hoşlanıyorsan… Frank, bana Amerikan şairlerinden bahsetmeye başladı.
Wenn Sie zu Ferlinghetti… Da fing er an, mir alles über die amerikanische Lyrik zu erzählen.

Devrimci Tiyatrodan bahsetmeye de gerek yok.
Ebenso unnötig ist die Erwähnung des revolutionären Theaters.

King ülkenin politik ve ekonomik yaşamında gereksinim duyulan köklü değişikliklerden bahsetmeye başladı.
König begann, vom Bedürfnis nach grundsätzlichen Änderungen im politischen und wirtschaftlichen Leben der Nation zu sprechen.

Orada yatıp, bu yaşta ölümden bahsetmeye nasıl kalkışırsın?!
Wie kannst du es wagen, in deinem Alter vom Tod zu sprechen!

Yeni bir arkadaştan bahsetmeye başlarsa dikkatle dinle.
Höre aufmerksam zu, wenn sie über einen neuen Freund zu sprechen beginnt.