En azından seni Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
En azından seni bırakayım.
Ich kann Sie zumindest mitnehmen.Tüm ucubeleri öldüremesem de en azından seni öldüreceğim Wednesday.
Ich töte vielleicht nicht alle Außenseiter, aber wenigstens dich, Wednesday.En azından seni kurtarayım!
Lass mich dich wenigstens retten!Kibar ol. En azından seni eve bıraksın.
Sei nett. Lass dich wenigstens nach Hause fahren.En azından seni eve bırakayım.
Das Mindeste ist, dich heimzufahren.Combinations with other parts of speech
Sıfatlarla kullanım
geçen senevar seninnesin sengelecek seneartık seniberi senievet ama senbir sendengerçek senibütün gün seni
Daha
Fiillerle kullanım
seni seviyorum
seni görmek
seni bekliyor
seni özledim
kes sesiniseni tanıyorum
sen bana
yaptın senseni öldürürüm
seni öldürmek
Daha
Isimlerle kullanım
sen benim
ben seninsenin suçun
seni burada
senin hatan
sıra sendeseni eve
senin baban
senin adın
senin işin
Daha
Tamam. Ama… en azından seni bir doktora götüreyim.
Aber lass mich dich wenigstens zu einem Arzt bringen. Klar.En azından seni korumama izin ver.
Ich will dich wenigstens beschützen.Ama sanırım en azından seni eve bırakmalıyım. Şey, Bilmem.
Na, ich sollte dich wenigstens nach Hause bringen.- Ach, ich weiß nicht.En azından seni eğlenceli buluyorum.
Ich finde dich zumindest unterhaltsam.Ama en azından seni doyurabilirim.
Aber wenigstens kann ich dich mit Essen vollstopfen.En azından seni evde göreyim.
Ich will dich wenigstens nach Hause begleiten.Stan, en azından seni yükseltmeme izin ver.
Stan, lass mich dich wenigstens erleuchten.En azından seni tanıştırmama izin ver.
Ich möchte dich wenigstens vorstellen.Teddy. En azından seni son bir kez görebildim.
Wenigstens kann ich dich noch ein letztes Mal sehen. Oh, Teddy.En azından seni eve bırakabiliriz.
Wir können Sie zumindest nach Hause bringen.En azından seni şehre kadar götürür.
Es bringt dich wenigstens bis in die Stadt.En azından seni kurtarmaya çalıştılar.
Sie versuchten wenigstens, dich zu retten.En azından seni bırakmamıza izin verir misin?
Dürfen wir Sie wenigstens begleiten?En azından seni bir yere bırakalım?
Können wir dich wenigstens irgendwohin mitnehmen?En azından seni evine bırakmama izin ver.
Lass mich dich wenigstens nach Hause bringen.En azından seni son bir kez daha gördüm.
Wenigstens konnte ich dich ein letztes Mal sehen.En azından seni son bir kez görebildim.
Wenigstens kann ich dich noch ein letztes Mal sehen.En azından seni oraya kadar bırakayım. Emin misin?
Lass mich dich wenigstens fahren. Sicher?En azından seni hatırlıyor mu? Bizi unuttu?
Vergiss uns. Erinnert er sich wenigstens an dich?En azından seni tatmin edecek bir geçmişin var.
Zumindest kannst du an Vergangenes anknüpfen.En azından seni hava alanınakadar bırakayım mı?
Kann ich dich wenigstens zum Flughafen bringen?En azından seni seven birini buldun.
Wenigstens hast du jemanden, der En azından seni yemeğe götürmeme izin verir misin?
Darf ich dich wenigstens zum Abendessen einladen?En azından seni iyi bir başlangıç yapmalılar.
Sie sollten dich wenigstens zu einem guten Start bringen.En azından seni ve anneni bir süite yerleştirmeme izin ver.
Dann lass mich wenigstens für dich und deine Mom eine Suite buchen.
