EVLENMIŞ ne Demek Almanca - Almanca Çeviri

• heiratete
• ist verheiratet
• geheiratet
• heiraten
• heirateten
• sind verheiratet
• hat sich getraut
• vermählt
• war sie verheiratet

Evlenmiş Turkce kullanımına örnekler ve bunların Almanca çevirileri

O evlenmiş.
Sie ist verheiratet.

Ve Billy evlenmiş.
Und Billy ist verheiratet.

Genç evlenmiş olmalısınız o halde?
Sie heirateten jung?

Hilary Duff Evlenmiş.
Hilary Duff hat sich getraut.

Evlenmiş kimse de yoktu”.
Aber keiner hat sich getraut.".

Rose evlenmiş.
Rose ist verheiratet.

Kuzenin de onunla evlenmiş.
Und dein Cousin heiratete sie.

Yılında evlenmiş, bir çocuk babasıdır.
Geheiratet und Vater eines Sohnes.

Anne Hathaway Evlenmiş.
Anne Hathaway ist verheiratet.

Yılında evlenmiş ve bir çocuk babasıdır.
Geheiratet und Vater eines Sohnes.

Carey Mulligan Evlenmiş.
Carey Mulligan ist verheiratet.

Seninle evlenmiş olsam böyle olmayabilirdi.
Aber ich hätte Sie nie geheiratet.

Bir saat içinde evlenmiş olacaktık.
Wir sollten in einer Stunde heiraten.

Spector evli biri. 2004 yılında evlenmiş.
Spector ist verheiratet. Hochzeit 2004.

Annie evlenmiş.
Annie ist verheiratet.

Purcell, onunla geçen yıl Paraguayda evlenmiş.
Purcell heiratete sie letztes Jahr in Paraguay.

Ellen evlenmiş.
Ellen ist verheiratet.

Purcell, onunla geçen yıI Paraguayda evlenmiş.
Purcell heiratete sie letztes Jahr in Paraguay.

Maria evlenmiş.
Maria ist verheiratet.

Öncesinde annem, İngiliz bir Protestanla evlenmiş.
Mutter heiratete einen englischen Protestanten.

Üç ay içinde evlenmiş olacaksınız.
Sie werden binnen drei Monaten heiraten.

Oyuncak imparator ve imparatoriçe evlenmiş.
Die Puppen des Kaisers und der Kaiserin sind verheiratet.

Yarın öğlene evlenmiş olabiliriz.
Wir können heiraten,- gleich morgen Mittag.

Doktorla evlenmiş hangi kızın hayatı kayar ki?
Welche Frau will denn nicht einen Arzt heiraten?

De annesi şehirde siyahi bir adamla evlenmiş.
Einen Schwarzen in der Stadt. Seine Mutter heiratete 1972.

Sizinse çoktan evlenmiş olmanız gerekirdi.
Deine Brüder sollten längst vermählt sein.

Helenanın babası öldükten bir süre sonra annem yeniden evlenmiş.
Nach einer Weile heiratete Mutter wieder.

Güzelimiz evlenmiş Prens kılığında bir Çirkinle.
Unsere Schöne heiratete Ein fürstliches Biest.

Bir yargıç bile tanıyorum. Burada, Napolide belediyede evlenmiş.
Ich kenne einen Richter, der standesamtlich heiratete.

Ona seninle evlenmiş olması gerektiğini söyledim.
Ich sagte ihm, er hätte dich heiraten sollen.