What is the translation of " SPARSE " in Turkish?

• seyrek
• az
• boş
• dağınık

Examples of using Sparse in English and their translations into Turkish

And Roman numbers sparse.
Romalı sayısı da az.

Little sparse, isn't it?
Biraz seyrek, degil mi?

And Roman numbers sparse.
Ve Romalı sayısı da az.

Sparse… but it's a beard.
Zayıf, ama sonuçta sakal.

Glassware looking a little sparse.
Cam malzemeler de biraz az.

Relatively sparse number of producers.
Nispeten az sayıda üretici.

Cancel looking a little sparse.
Alanlar biraz seyrek görünüyor.

Sparse per architecture. What's the population?
Nüfus kaç? Yapılara göre seyrek.

Your workspace is a little sparse.
Çalışma alanın biraz dağınık.

What's the population? Sparse per architecture.
Nüfus kaç? Yapılara göre seyrek.

Life becomes ever more sparse.
Yasam, daha da seyrek hale gelir.

Psychopaths have a sparse emotional life.
Psikopatların dağınık bir duygusal hayatları vardır.

Fields are looking a little sparse.
Alanlar biraz seyrek görünüyor.

It was always a little sparse on the left side.
Ama sol tarafta bıyıklar biraz seyrekti.

It must be architecturally and emotionally sparse.
Mimari ve duygusal olarak kıt olmalı.

The rest of the sheet is"sparse", currently unused.
Sayfanın geri kalan kısmı'' seyrek'' dir, şu anda kullanılmıyor.

Since i don't have a digital vd player in my room, the selections are pretty sparse.
Odamda dijital videom olmadığı için seçeneklerim oldukça kısıtlı.

And in a language which is very sparse in vocabulary.
Hem de çok az sözcük olan bir dilde.

Sparse furniture… we will use artificial grass for the flooring… and on that wall a mounted TV.
Az eşyalı. Yer için yapay çimen kullanırız. Duvara da bir televizyon monte ederiz.

This looks… incredibly sparse.
Bu inanılmaz bir şekilde boş görünüyor.

Indians have very sparse facial hair, like the Chinese.
Kızılderililerin de çok seyrek yüz kılı vardı, Çinliler gibi.

She's skinny, too young, with sparse hair.
Zayıf, seyrek saçlı bir kız.

On the bright side, our sparse, white living room looks like the John Lennon, Yoko Ono Imagine" living room.
İşin iyi tarafı,… boş, beyaz oturma odası, John Lennon… ile Yoko Ononun Imagine daki oturma odasına benziyor.

And? Well, he said my guys are sparse and sleepy"swimmers.
Ne dedi? Benim oğlanlar hem seyrekmiş hem de uykucu'' yüzücüler'' miş.

The relatively sparse population density of Helsinki and its peculiar structure have often been attributed to the lateness of its growth.
Helsinkinin nispeten seyrek nüfus yoğunluğu ve alışagelmedik yapısı çoğunlukla büyümesinin gecikmesine atfedilir.

It will probably yield some sparse results,- to say the least.
Bu da muhtemelen biraz seyrek sonuçlar sunacaktır en azından.

A hunter needs super senses to find such small, sparse prey.
Bir avcının bu denli küçük nadir bir avı bulmak için müthiş duyulara ihityacı var.

It's really dry and wiry and… sparse, and I think this is the kind of habitat where the animal lives, kind of in the much more stunted trees.
Gerçekten kuru ve sert… seyrek, ve bence hayvan her nerede yaşıyorsa, bu bir tür habitat, daha bodur ağaçların içinde olmalı.

When using remote storage, Time Machine uses sparse bundles.
Uzaktan depolama birimi kullanıldığında, Time Machine seyrek paketler kullanır.

Sparse bundles are mounted by macOS like any other device, presenting their content as a HFS+ formatted volume, functionally similar to a local storage.
Seyrek paketler macOS tarafından başka herhangi bir cihaz gibi monte edilir ve içerikleri, işlevsel olarak yerel bir depolamaya benzer şekilde bir HFS+ biçimlendirilmiş ses olarak sunar.