SWOOP ne Demek Turkce - Turkce Çeviri

• swoop
• baskın
• üzerine çullanırız
• bir çırpıda
• aniden

Swoop Ingilizce kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Over here! swoop!
Swoop! Buradayım!

Swoop, stay here.
Swoop, burada kal.

Over here! swoop!
Buradayım. Swoop!

Swoop in, Ned?
Araya mı gireyim Ned?

We're planning a swoop.
Baskın planlıyoruz.

Swoop? he's a nut case.
Swoop? O bir kaçık.

Okay. Free T, Swoop.
Tamam, beleş tişört, Swoop.

Swoop, get away from the door.
Swoop, kapıdan uzaklaş.

Ok, free tee, swoop.
Tamam, beleş tişört, Swoop.

Me Swoop no see nothing.
Ben Swoop, bir şey görmüyorum.

Anything you want, Swoop.
Nasıl istersen, Swoop.

Swoop, horrible where he lives.
Swoopun yaşadığı yer korkunç.

Take them out In one fell swoop.
Onları tek bir çırpıda düştü.

Swoop in to calm the public?
Halkı sakinleştirmek için baskın yapmak mı?

And then, in one fell swoop.
Ve sonra, üzerleine çullanıldığında.

Signed Swoop. I will just send in.
Hemen içeri salacağım onu. İmzâ Swoop.

Let him come into the office as normal… then swoop.
Her zamanki gibi ofise gelsin… sonra üzerine çullanırız.

I swoop in with interesting conversation.
Sonra ben ilginç bir konuşmayla girerim.

Except when they swoop down and devour us.
Üzerimize atlayıp bizi midelerine indirmeleri hariç.

Then swoop. Let him come into the office as normal.
Her zamanki gibi ofise gelsin… sonra üzerine çullanırız.

All my pretty chickens and their dam, in one fell swoop?
Tümü güzev yavrularımın ve anneleri bir baskında mı öldürüldü?

And, one fell swoop of a sword, he's decapitated.
Ve, bir kılıç saldırısıyla kafası kopuyor.

Working together doesn't mean that we find him, and then you swoop in.
Beraber çalışmanın anlamı, biz bulacağız, sonra sen tepeleyeceksin demek değil.

Swoop! what the hell would he be doing over there? swoop!
Swoop! Swoop! Burada ne yapıyor olabilir ki?

You-you come back and-and swoop in, and just because I'm not all over him.
Geri döndün ve baskın yaptın. Çünkü ona sahip değilim.

Swoop! what the hell would he be doing over there? swoop!
Swoop! Burada ne yapıyor olabilir ki? Swoop!

If you think you can just swoop in here and take credit for my accomplishments.
Buraya birdenbire gelip başarılarımdan kendine pay çıkaracağını sanıyorsan.

And you swoop in here, you buy gifts for Earl, and then you leave.
Sonra sen bir çırpıda gel Earle hediyeler al ve Git.

Why do you always swoop in and save me when I'm dealing with the kids?
Neden her zaman cocuklarla anlasirken aniden saldirip beni kurtariyorsun?

Then we swoop, before the buyer knows there's nothing to buy.
Satıcı, satın alınacak bir şey olmadığını öğrenmeden önce baskın yapacağız.