What is the translation of " COMMON EXAMPLE " in Turkish?

• yaygın örneği
• genel bir örnek

Examples of using Common example in English and their translations into Turkish

Potatoes are the most common example.
Patates en yaygın örnektir.

The most common example is children.
Bunun en yaygın örneği çocuklar.

An oval vignette is probably the most common example.
Oval bir vinyet muhtemelen en yaygın örnektir.

The most common examples are ones that people.
Çoğu örnekte… insanlar taklit olduğunu düşünmez.

Matrix groups or algebraic groups are(roughly) groups of matrices(for example, orthogonal and symplectic groups), and these give most of the more common examples of Lie groups.
Matris grupları veya cebrik grupları( kabaca) matrislerin gruplarıdır( örnek için, ortogonal ve simplektik gruplar), ve bu en iyi Lie gruplarının daha yaygın örneklerini verir.

It is the most common example of a class rating.
Bunların en bilineni klasik sınıf örneğidir.

Common examples include the reflection of light, sound and water waves.
Yansımanın genel örnekleri ışık, ses ve su dalgalarıdır.

The most common example is the emblem of Mongolia.
En iyi bilinen örneği Moğolistan armasıdır.

Common examples include cheddar, Swiss, mozzarella, blue Cheese, and pepper jack.
Çedar, İsviçre, Mozzarella, Monterey ve mavi peynir örn.

The most common example in Japan is rice and wheat, remember?
Bunun Japonyadaki en genel örneği pirinç ve buğdaydı hatırladınız mı?

A common example of a language's syntax is the Hello world program.
Bir dilin sözdizimine örnek olarak yaygın biçimde bir'' Merhaba dünya'' programı gösterilir.

The most common example of hard ionization is electron ionization EL.
Sert iyonizasyonun en yaygın örneği elektron iyonizasyonudur EI.

A common example is crystalline solids, which break continuous translational symmetry.
Bunun bir yaygın örneği sürekli translasyon simetrisini kıran kristal katılardır.

The most common example of a revolving account is a credit card.
Bunun en yaygın örneklerinden birisi, kredi hesabı başvurularında görülür.

A common example is the removal of water generated during a reaction in boiling toluene.
Yaygın bir örnek de toluenin kaynatılması sırasında ortaya çıkan suyun çekilmesidir.

The most common example in Japan is rice and wheat, remember? That's correct.
Pirinç ve buğdaydı hatırladınız mı? Bunun Japonyadaki en genel örneği Doğru.

Some common examples of primary metabolites include: lactic acid, and certain amino acids.
Bazı yaygın örnekleri etanol, laktik asit ve bazı aminoasitlerdir.

A more common example of blindness despite fixation is illustrated in the game of Three-card Monte.
Yukarıdakinin daha yaygın bir örneği 3 kart monte oyununda örneklendirildi..

Some common examples==The most common aspect ratios used today in the presentation of films in cinemas are 1.85:1 and 2.39:1.
Sinema salonlarındaki filmlerin sunuşunda, günümüzde kullanılan en yaygın çerçeve oranı 1.85:1 ve 2.39:1dir.

Other common examples include celestial phenomena, weather patterns, neural activity, commodity prices, and economic activity.
Diğer yaygın kullanılan örnekler, gökyüzü ile ilgili olaylar, hava durumları, sinirsel hareket, mal fiyatları ve ekonomik hareketler.

Common examples are the infinite-dimensional complex projective space K(Z, 2) and the infinite-dimensional real projective space KZ/2Z, 1.
Buna verilebilecek en yaygın örnekler sonsuz boyutlu karmaşık izdüşümsel uzay K( Z, 2) ve sonsuz boyutlu karmaşık gerçek uzay K( Z/2Z, 1) dir.

The other common example, you might see something like this, well actually not like this, but at least a plasma state, is in stars.
Böyle bir şey görebileceğiniz diğer bir örnek de-- aslında tam böyle değil ama en azından plazma halini görebileceğiniz yer-- yıldızlardr.

In one common example, when a cartoon character runs off a cliff, gravity has no effect until the character notices.
En yaygın çizgi film senaryosu örneği; bir karakter uçurumdan uçtuğunda, karakter anlayınca ve reaksiyon gösterinceye kadar yerçekiminin etkisinin olmayışıdır.

A common example of an irreversible inhibitor that is used as a drug is aspirin, which inhibits the COX-1 and COX-2 enzymes that produce the inflammation messenger prostaglandin.
Bir etksizleştiricinin( inaktivatörün) ilaç olarak kullanılmasına örnek COX-1 ve COX-2 enzimlerini inhibe eden aspirindir.

A common example of a chemical substance is pure water; it has the same properties and the same ratio of hydrogen to oxygen whether it is isolated from a river or made in a laboratory.
Kimyasal madde için genel bir örnek; nehirdeki izole edilen bir su ile laboratuvar ortamında oksijen ve hidrojen ile yapılan bir suyun aynı oranlara sahip olması olarak gösterilebilir.

A particularly common example of this problem was that video cards quickly outran even the newer bus systems like PCI, and computers began to include AGP just to drive the video card.
Bu probleme en genel örnek, PCI gibi yeni veri yolu sistemlerinde bile video kartları çabucak biter ve bilgisayarlar sadece video kartını okumak için AGP( accelerated graphics port) bulundurmaya başladılar.

Common examples include a satellite orbiting a planet, a planet orbiting a star, two stars orbiting each other(a binary star), and a classical electron orbiting an atomic nucleus although to solve the electron/nucleus 2-body system correctly a quantum mechanical approach must be used.
Bir gezegen ve yörüngesinde dolanan bir uydu, bir yıldız ve yörüngesindeki bir gezegen, birbirlerinin yörüngelerinde dolanan iki yıldız( çift yıldız) ve klasik atom modelinde çekirdeğin etrafında dolanan elektron, yaygın örneklerdir.

A common example are verbs from the root loot-: lootude, to wash(something) lootaade, to wash(oneself) looteede, to be washed Another feature of the language is initial consonant mutation between singular and plural forms of nouns and of verbs except in Pular, there is no consonant mutation in verbs, only in nouns.
Ortak bir örnek, kök loot- fiillerdir lootude, yıkamak için( bir şey) lootaade, yıkamak( kendini) looteede, yıkandı Dilin bir başka özelliği de, tekil ve çoğul isimlerle fiillerin fiilleri arasındaki ilk ünsüz mutasyonudur Pular hariç, fiillerde ünsüz bir mutasyon yoktur, sadece isimlerde.

A common example is that of spontaneous magnetisation in ferromagnetic systems, whereby below the Curie temperature the system preferentially adopts a non-zero magnetisation even though the ergodic hypothesis would imply that no net magnetisation should exist by virtue of the system exploring all states whose time-averaged magnetisation should be zero.
Genel bir örnek Curie sıcaklığı altında, sistem tercihen sıfır olmayan bir manyetizasyonu almasını sağlar ferromanyetik sistemlerde kendiliğinden manyetizasyon ait ergodic hipotez net bir manyetizasyon zamana tüm durumları keşfetmek sistemi sayesinde bulunması gerektiğini ima halde olmasıdır ortalama manyetizasyon sıfır olmalıdır.

It's more and more common, in Sweden for example..
İsveçte bu uygulama çok yaygın. Örneğin.