CORROBORATE ne Demek Turkce - Turkce Çeviri

• teyit
• doğruladı
• ifade
• kanıtlar

Corroborate Ingilizce kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

We can corroborate that.
Bunu teyit edebiliriz.

Of course I will corroborate.
Elbette teyit edeceğim.

Who can corroborate your statement?
İfadeni kim teyit edebilir?

Yes. What we can corroborate.
Evet. teyit edebiliriz.

Can anyone corroborate that? I was home.
Birisi bunu doğrulayabilir mi? Evdeydim.

Thank you. Yes, of course I will corroborate.
Elbette teyit edeceğim. Teşekkür ederim.

You can corroborate this?
Buna şahitlik edebilir misin?

Thank you. Yes, of course I will corroborate.
Teşekkür ederim. Elbette teyit edeceğim.

Can anyone corroborate that?
Birisi bunu doğrulayabilir mi?

The scrolls I found in Egypt. The ancient texts corroborate.
Tomarı doğruluyor. Antik yazıtlar Mısırda bulduğum.

Can your daughter corroborate all this?
Kızınız tüm bunları doğrulayabilir mi?

Can you corroborate your friend's statement? Lies!
Yalan! Arkadaşının ifadesini doğrulayabilir misin?

I was home. Can anyone corroborate that?
Birisi bunu doğrulayabilir mi? Evdeydim?

None of them corroborate you being in your flat before that time.
Hiçbiri o vakitten önce kendi evinde olduğunu kanıtlamıyor.

So the-the locations of these shell casings corroborate his story.
Mermi kovanları onun hikayesini doğruluyor yani.

I'm gonna have to corroborate your story. You sit tight.
Hikayeni doğrulamak zorunda kalacağım. Sıkı otur.

He has a phone. You can call him. He will corroborate everything.
Telefon numarası var, arayabilirsiniz, söylediklerimi teyit edecektir.

But what if he could corroborate everything that you're saying?
Ama ya bu çocuk, söylediğin her şeyi doğrularsa?

The two witnesses that saw Merete alone in the cafe corroborate that.
Meretenin kafeteryada tek başına olduğunu doğrulayan iki tanık var.

Anything that can corroborate the witness' testimony.
Görgü şahidinin ifadesini destekleyecek her şey işe yarar.

Which gives them an alibi… They can all corroborate each others' stories.
Hepsi birbirinin hikâyesini doğruladı… bu da onlardan birinin suç mahallinde olmadığını kanıtlıyor.

They can all corroborate each others' stories, which gives them an alibi.
Hepsi birbirinin hikâyesini doğruladı… bu da onlardan birinin suç mahallinde olmadığını kanıtlıyor.

Right here with the list of contracts on file. You can corroborate the names with the deposit records.
Listedeki isimleri depozito kayıtlarını gösteren sözleşmelerle teyit edebilirsiniz.

You can corroborate the names with the deposit records right here with the list of contracts on file.
Listedeki isimleri depozito kayıtlarını gösteren sözleşmelerle teyit edebilirsiniz.

I, for one, can fully corroborate Miss Waldorf's story.
Söyleyeceğim şey Bayan Waldorfun hikayesi tamamen doğruluyor.

He can corroborate enough charges for us to recommend a charge of perjury against Michael Corleone.
Bu ifade Michael Corleonenin aleyhine… yalancı şahitlik suçlamasında bulunmamızı sağlayacaktır.

Unfortunately, the only person that could corroborate that is no longer among the living.
Maalesef bunu doğrulayabilecek tek kişi artık hayatta değil.

He can corroborate for us to recommend a charge of perjury against Michael Corleone. enough charges.
Bu ifade Michael Corleonenin aleyhine… yalancı şahitlik suçlamasında bulunmamızı sağlayacaktır.