MAKING ne Demek Turkce - Turkce Çeviri

• yapmak
• yapıyor
• yapan
• yaparak
• hazırlıyorum
• edinmek
• sağlamak
• üretmeye
• yaratmak
• kazanmak
• daha
• üreten
• kılmak
• yapımı
• yaratan
• making
• oluşturmak
• zorluyor
• kurmak
• hale
• göstermek
• yapılan
• düzenliyoruz
• uydurmayı

Making Ingilizce kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

What's Tom making?
Tom ne yapıyor?

Bart's making faces at me.
Bart bana surat yapıyor.

What are you doing? Just making a list?
Sadece liste hazırlıyorum. Ne yapıyorsun?

Edmund's making faces at you.
Edmund sana komik suratlar yapıyor.

Making a bomb. I have got you, Wikus.
Bir bomba hazırlıyorum! Seni yakaladım Wikus.

Bart's making faces.
Bart bana surat yapıyor.

Making your own wolf, it's not curse at all!
Kendi kurdunu yaratmak bir lanet değil!

Need to talk. Making you a coffee.
Sana kahve hazırlıyorum. Konuşmalıyız.

Making a suit, so I won't get burned again.
Kostüm hazırlıyorum, bir daha yanmayayım diye.

I have got you, Wikus. Making a bomb!
Bir bomba hazırlıyorum! Seni yakaladım Wikus!

Just making a list. What are you doing?
Sadece liste hazırlıyorum. Ne yapıyorsun?

What are you doing? Making a shopping list?
Alışveriş listesi hazırlıyorum.- Ne yapıyorsun?

No, no, making new friends is good, remember?
Hayır, hayır, yeni arkadaşlar edinmek iyidir, hatırladın mı?

You are not to worry about making a living.
Hayatını kazanmak, senin için bir endişe olmamalı.

Making new friends is good, remember?- No, no?
Hayır, hayır, yeni arkadaşlar edinmek iyidir, hatırladın mı?

You're always worried about making a mess.
Karışıklık yaratmak konusunda her zaman endişelisin.

I'm thinking about making a switch to a smaller company.
Daha küçük bir şirkete geçmeyi düşünüyordum.

You're always worried about making a mess.
Karýþýklýk yaratmak konusunda her zaman endiþelisin.

Making a living as a film director is a one in a million chance.
Yönetmen olarak hayatını kazanmak milyonda bir şanstır.

So at least we can continue making the cure for now.
En azından şimdilik aşı üretmeye devam edebiliriz.

Making portals is exhausting, and I don't know how many I have got in me.
Portal yaratmak çok yorucu ve kaç tane yapabilirim bilmiyorum.

What you did today, saving the treaty, making peace.
Anlaşmayı kurtarmak, barışı sağlamak… Bugün yaptığınız.

At this age, it's not easy making new friends, huh? Me neither.
Benim de yok bu yaşta yeni arkadaş edinmek kolay değil.

Like making friends or seeing more than just the inside of this house.
Arkadaş edinmek veya bu evin içinden… başka yerleri de görmek gibi.

What on earth are you doing? Making a good-luck prayer for Mark.
Ne yapıyorsun? Mark için iyi şanslar duası hazırlıyorum.

Making you witness this horrible crime scene, which I tried to protect you from.
Seni korumaya çalıştığım bu korkunç suça şahit olmanı sağlamak.

You keep this up, and they will start making Catwoman dolls.
Bu şekilde devam et, onlar da Kedi Kadın oyuncakları üretmeye başlasınlar.

Sure a big spender for making 8 cents an hour for 20 years.
Yıl boyunca saatte 8 sent kazanmak için çalışan kişi elbette büyük tüketici olur.

You come here and tell me the Germans are going to start making watches and I will invest.
Buraya gelip Almanların saat üretmeye başlayacağını söylesen paramı alırsın.

They took that wisdom and started making all the bikes themselves.
Onlarsa bu bilgiyi alıp bütün bisikletleri kendilerine göre üretmeye başladılar.