Verhaften Almanca kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri
{-}
-
Colloquial
-
Ecclesiastic
-
Ecclesiastic
-
Programming
-
Computer
Wirst du Luke verhaften?
Verhaften Sie mich?
Beni bunun için tutuklayacak mısın?Ich muss Sie verhaften.
Mich verhaften? Was wollen Sie tun?
Tutuklayacak mısın beni? Ne yapacaksın?Ich muss Sie verhaften.
Seni tutuklamak zorundayim.
İnsanlar da tercüme ediyor
Mich verhaften? Was wollen Sie denn tun?
Ne yapacaksın? Tutuklayacak mısın beni?Wir müssen ihn verhaften.
Onu tutuklamak zorundaydık.Fertig? Verhaften Sie mich, Officer Tango?
Sie wollten mich verhaften.
Beni tutuklamak istediler!Verhaften und alles Konfiszierte zurückgeben.
Tutukla ve el koydukları malları iade et.Ich musste Marvin verhaften.
Sie wollen mich verhaften oder mit mir reden.
Ya beni tutuklamak ya da benimle konuşmak istiyorsun.Wir wollen Sie nicht verhaften.
Und zusammen verhaften wir Mörder.
Birlikte katilleri yakalarız.Wir wollen hier niemanden verhaften.
Kimseyi tutuklamaya gelmedik.Und zusammen verhaften wir Mörder.
Ve beraberce, katilleri yakalarız.Willst du die gesamte Stadt verhaften?
Bütün şehri tutuklayacak mısın?Ihr könnt mich verhaften, töten, aber lasst mich in Ruhe!
Tutukla beni, öldür beni ama beni rahat bırak!Ja. Ich muss ihn verhaften.
Onu tutuklamak zorundayım.- Evet.Wir verhaften beide, entschärfen eine Bombe. Bla, bla, bla.
Biz ikisini de yakalarız, bombayı etkisiz hâle getiririz vs.Dann lass ich dich verhaften.
Als das FBI Lena verhaften wollte, war Eve Tessmacher da.
FBI, Lenayı tutuklamaya gittiğinde, Eve Tessmacher da oradaymış.Gemma, ich muss dich verhaften.
Seni tutuklamak zorundayım Gemma.Waffendealer verhaften wir jeden Tag, Das ist das Endspiel. aber das da oben?
Silah kaçakçılarını her zaman yakalarız ama… yukarıdaki?Sie wollten mich verhaften.
Beni tutuklamaya çalıştıklarında kaçtım.Wofür ich ihn verhaften kann. Dann wird er irgendwann irgendetwas sagen, irgendwas.
Bunu kaydedip onu tutuklarım. O suçlanmasına neden olacak bir şey söylediğinde.Oder ich lasse Sie verhaften.
Sizi tutuklarım. Benimle gelecek, yoksa.Willst du mich verhaften, Häschen?
Beni tutuklayacak mısın, tavşan?Er müsste die halbe Stadt verhaften.
Şehrin yarısını tutuklamak zorunda kalır.Du musst sie selbst verhaften, General.
Onları kendin tutukla, General.
