EMPHASIZE ne Demek Turkce - Turkce Çeviri

• vurgulamak
• vurgulayacağım
• vurgular
• belirtmeme
• vurgula
• vurgulamaktadır
• altını

Emphasize Ingilizce kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

Emphasize life.
Belirtilmiş hayat.

I wanna emphasize this.
Bunu vurgulamak istiyorum.

Emphasize them!
Vurgulayın onları!

You should emphasize that fact.
O gerçeği vurgulamalısın.

Emphasize it.- Yes, that.
Evet, o. Onu vurgula.

You have to emphasize the whooshed part.
Vınladı kısmını vurgulamanız gerek.

Emphasize it.- Yes, that.
Onu vurgula. -Evet, o.

I notice you emphasize the word permanently.
Seni uyarıyorum altını çizdiğin kelime, Temelli.

Emphasize that he wasn't even a patient at this hospital.
Hastamız olmadığını da özellikle vurgula.

We did everything right. And I wanna just emphasize.
Vurgulamak istediğim şey biz her şeyi doğru yaptık.

Let me emphasize, Mr. Sotos?
Üzerinde durayım mı, Bay Sotos?

Emphasize it's a matter of national security.
Bunun bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu vurgulayın.

And I wanna just emphasize, we did everything right.
Vurgulamak istediğim şey biz her şeyi doğru yaptık.

I emphasize the word"our," keep him penned in your room.
Bizim kelimesini vurguluyorum, senin odanda kalsın.

We always have to emphasize that we didn't do it.
Bunu yapmadığımızı her zaman vurgulamak zorunda değiliz.

Emphasize his courage, the innocence he's retained. The Admiral.
Amiral. Cesaretini, içindeki masumiyeti vurgula.

The Minister of Justice should rather emphasize the liberal aspect.
Adalet bakanı liberal duruşunu vurgulamayı daha çok ister.

And i emphasize tonight!
Ve bende altını çiziyorum; Bu gece!

But emphasize that this is just a precaution.
Ama bunun sadece bir önlem olduğunu vurgulayın.

Mice manufactured by Apple typically emphasize use of a single button control interface.
Apple tarafından üretilen fareler, genellikle tek bir düğme kontrol arabirimini kullanmayı vurgular.

I must emphasize that in distributing this relief grain, we cannot be selfish.
Şunun önemini belirtmek zorundayım. Destek tahılın dağıtımında bencil olamayız.

I'm going to once more emphasize the similarities of those things which we see.
Gördüğümüz şeylerin benzerliklerini… bir kez daha vurgulayacağım.

Let me emphasize, sir, it's still experimental.
Vurgulamama izin verin, efendim, Hala deney aşamasındal.

I must emphasize that my client's.
Vurgulamak zorundayım ki müvekkilimin.

The Admiral. Emphasize his courage, the innocence he's retained.
Amiral. Cesaretini, içindeki masumiyeti vurgula.

I had to emphasize the seriousness of the government's position.
Hükümetin tutumunun ciddiyetini belirtmek zorundaydım.

Top-down approaches emphasize planning and a complete understanding of the system.
Yukarıdan aşağıya yaklaşımlar, planlamayı ve sistemin tam bir anlayışını vurgular.

So I must emphasize that everyone stay as still and as quiet as possible.
Öyleyse herkesin hareket etmeden durmasını ve olabildiğince sessiz kalması… gerektiğini vurgulamalıyım.

These studies emphasize the relationships between plants, animals and bacteria and their environment.
Bu çalışmalar, bitkiler, hayvanlar, bakteri ve çevreleri arasındaki ilişkileri vurgular.