What is the translation of " IRREFUTABLE " in Turkish?

• kesin
• inkar edilemez
• reddedilemez
• çürütülemez
• su götürmez
• inkâr edilemez
• i̇nkâr edilemez
• reddedilmez

Examples of using Irrefutable in English and their translations into Turkish

Logic irrefutable.
Mantık inkâr edilemez.

Irrefutable evidence of extraterrestrial life.
Dünyadışı yaşamın reddedilemez kanıtı.

Absolute, and irrefutable.
Kesin ve inkar edilemez.

This is irrefutable proof of her guilt.
Bu hakime hanımın suçluluğunun çürütülemez delilidir.

The evidence became irrefutable, yes.
Kanıt reddedilemez hale geldi, evet.

And irrefutable evidence. To organize prose into a form of absolute.
Düzyazıyı, mutlak ve inkâr edilemez bir kanıta dönüştürmek için.

You would need irrefutable proof.
Kesin kanıtlara ihtiyacın var.

The evidence you"ve gathered appears irrefutable.
Topladığınız kanıtlar su götürmez görünüyor.

We have irrefutable proof.
Su götürmez bir kanıtımız var.

You understand that it's irrefutable?
Bunun reddedilemez olduğunu anlıyorsun değil mi?

I offer irrefutable proof.
Su götürmez bir kanıt sunacağım.

The Council is said to have irrefutable proof.
Konsey kesin delilleri olduğunu söylüyor.

Irrefutable proof that my mother's been stealing from the foundation for years.
Annemin vakıftan yıllardır para çaldığının kesin ispatı.

There are evident, irrefutable facts.
Kanıtlar var, reddedilemez gerçekler var.

The first irrefutable case caused by transfusions and these people are stonewalling us.
Hastalığa transfüzyonun neden olduğu inkar edilemez ilk vaka ve bu insanlar bize zorluk çıkarıyor.

A story that would require irrefutable evidence.
Kesin deliller gerektiren bir hikaye.

Even today, his theory remains practically irrefutable.
Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.

Happiness of sight, ecstasy of the soul, irrefutable proof of the existence of God!
Görmenin mutluluğu, ruhun mest oluşu Tanrının varlığının reddedilmez kanıtı!

Tell him the professor's research is irrefutable.
Profesörün araştırmasının inkar edilemez olduğunu söyle.

Not when faced with such irrefutable evidence.
Böylesine reddedilemez kanıtlar varken.

Do not do anything until you have irrefutable proof.
Çürütülemez bir kanıt bulmadan sakın harekete geçme.

Right… they look like irrefutable evidences.
Öyle… inkar edilemez delil gibi görünüyorlar.

I'm innocent. The Council is said to have irrefutable proof.
Ben masumum. Konsey kesin delilleri olduğunu söylüyor.

Stealing from the foundation for years. Irrefutable proof that my mother's been.
Annemin vakıftan yıllardır para çaldığının kesin ispatı.

I'm innocent. The Council is said to have irrefutable proof.
Konsey kesin delilleri olduğunu söylüyor.- Ben masumum.

The letter they're talking about, this irrefutable evidence, is fake.
Bahsettikleri bu mektup, bu çürütülemez kanıt, sahtedir.

But taken as a whole, they are an irrefutable call to action.
Ama bir bütün olarak ele alırsak, onlar reddedilemez bir eyleme çağrıdır.

Their testimonies were used by the accusers as the irrefutable proof of guilt.
Suçlayanların ifadeleri inkar edilemez delil olarak sayıldı.

Objectively speaking, it would indicate an irrefutable desire to connect.
Tarafsızca konuşursak, inkar edilemez bağlanma isteğini gösterir.

Linking Ike Evans and Ben Diamond. I want irrefutable evidence from this office.
Sizden Ike Evans ile Ben Diamondı birbirine bağlayan çürütülemez bir kanıt istiyorum.