What is the translation of " DOESN'T HAVE TO GO " in Turkish?

• gitmek zorunda değil
• gerek yok
• gitmesi gerekmez
• gitmesine gerek
• gitmek zorunda değiliz
• gitmek zorunda değildir

Examples of using Doesn't have to go in English and their translations into Turkish

Neelix doesn't have to go.
Neelix gitmek zorunda değil.

Doesn't have to go this way. Hey, hey.
Böyle olmasına gerek yok. Hey, hey.

I mean, everything doesn't have to go into.
Her şeyi aynı yere sokmaya gerek yok, yani.

Tom doesn't have to go in there.
Tom oraya gitmek zorunda değil.

Doesn't have to go this way. Hey, hey.
Hey, hey. Böyle olmasına gerek yok.

Hey, hey. Doesn't have to go this way.
Böyle olmasına gerek yok. Hey, hey.

It doesn't have to go this way.
Bu yoldan gitmek zorunda değiliz.

Hey, hey. Doesn't have to go this way.
Hey, hey. Böyle olmasına gerek yok.

Tom doesn't have to go with Mary.
Tom Mary ile gitmek zorunda değil.

Tom doesn't have to go there.
Tom oraya gitmek zorunda değil.

This doesn't have to go bad.
Bu kötü gitmek zorunda değildir.

Hey. Doesn't have to go this way. Hey.
Böyle olmasına gerek yok. Hey, hey.

He doesn't have to go to school.
O, okula gitmek zorunda değil.

Hey. Doesn't have to go this way. Hey.
Hey, hey. Böyle olmasına gerek yok.

Tom doesn't have to go anywhere.
Tom herhangi bir yere gitmek zorunda değildir.

He doesn't have to go to school today.
O bugün okula gitmek zorunda değil.

Tom doesn't have to go there by himself.
Tom tek başına oraya gitmek zorunda değildir.

Tom doesn't have to go to school today.
Tom bugün okula gitmek zorunda değil.

A girl doesn't have to go to college.
Bir kızın üniversiteye gitmesi gerekmez.

Jiro doesn't have to go to school today.
Jiro, bugün okula gitmek zorunda değil.

Your mommy doesn't have to go through this, Cirilo.
Annenin buradan gitmesi gerekmez, Cirilo.

She doesn't have to go to school on Saturday.
O cumartesileri okula gitmek zorunda değil.

This doesn't have to go to the final station yet.
Henüz son istasyona gitmesine gerek yok.

Tom doesn't have to go there unless he wants to..
Tom istemedikçe oraya gitmek zorunda değil.

Tom doesn't have to go to school next Monday.
Tom önümüzdeki pazartesi okula gitmek zorunda değil.

So, Danny doesn't have to go to one of those places.
Yani, Dannynin de başka yerlere gitmesi gerekmez.

Tom doesn't have to go back to Boston until tomorrow.
Tom yarına kadar Bostona geri gitmek zorunda değil.

A Communist doesn't have to go drinking with chimney sweeps.
Bir komünist baca temizleyicisiyle içki içmeye gitmek zorunda değil.

Tom doesn't have to go to school tomorrow if he doesn't want to.
Tom eğer istemiyorsa yarın okula gitmek zorunda değil.

Tom doesn't have to go there if he doesn't want to..
Tom oraya gitmek istemiyorsa oraya gitmek zorunda değil.