ACCUSING ne Demek Turkce - Turkce Çeviri

• suçluyorsun
• suçuyla
• itham
• suçlayıp
• suçlamak
• suçluyor
• suçladı

Accusing Ingilizce kullanımına örnekler ve bunların Turkce çevirileri

You accusing me,?
Beni mi suçluyorsun sen?

Don't come into my house accusing.
Evime gelip beni itham.

Stop accusing yourself!
Kendini suçlayıp durma!

Why do you keep accusing me?
Ne diye beni suçlayıp duruyorsunuz?

Whose accusing you of anything?
Seni kim suçluyor ki?

But you, standing there, accusing me.
Ama sen, burada dikilmiş, beni suçluyorsun.

Are you accusing me of murder?
Beni cinayetle mi itham ediyorsunuz?

Seconds later you're in here accusing me of what?
Saniye sonra burada beni suçluyorsun?

Are you accusing me of something?
Beni bir şeyle mi itham ediyorsun yoksa?

Let's talk in my office. You are accusing me of something.
Beni bir şeyle itham ediyorsun. -Ofisimde konuşalım.

Accusing her brother of his murder, which he didn't commit.
Onun işlemediği cinayet için kardeşini suçluyor.

And the King accusing me, condemning me.
Kral da beni suçlayıp, ayıplıyor.

And the closest thing I have… to a father… is accusing me.
Ve bir baba gibi… yakın olduğum tek kişi beni suçluyor.

Just might… are you accusing me of something?
Beni bir şeyle mi itham ediyorsun?

Accusing Ken, and I am the only one who could save that baby.
Ben söylerim… Keni suçlamak… ve ben o bebeği kurtarabilecek tek kişiyim.

Sounds like you're accusing me of something?
Sanki beni bir şeyle itham ediyorsun gibi?

But accusing this community of having a cop killer… we better be right.
Ama bu topluluğu polis cinayetiyle suçlamak… Haklı olsak iyi ederiz.

Who do you think you are, coming here, accusing my family?
Kim olduğunu sanıyorsun da buraya gelip, ailemi suçluyorsun?

Falsely accusing someone is a punishable offense.
Yanlışlıkla birisini suçlamak cezalandırılabilir bir suçtur.

Why does Vincent Stevens keep accusing his best friends?
Vincent Stevens neden hâlâ en yakın arkadaşlarını suçlayıp duruyor?

You are accusing me of something. Let's talk in my office.
Beni bir şeyle itham ediyorsun. -Ofisimde konuşalım.

The opposition discounted the critics, accusing the government of incompetence.
Muhalefet, eleştirenleri önemsemeyerek hükümeti yetersizlikle suçladı.

So instead of accusing her, you might wanna ask her for some pointers.
Onu suçlamak yerine ondan birkaç tavsiye isteyebilirsin.

That he had received a thousand ducats of Don John for accusing the Lady Hero wrongfully.
Leydi Heroyu haksız yere suçlamak için Don Johndan bin altın almış.

Money? You barge in accusing me of trying to blackmail you.
Evime dalıp beni şantaj Para mı? yapmakla suçluyorsun.

My battalion chief is in legal trouble, some woman accusing him of assault.
Tabur Şefimin başı yasal konulardan dertte. Kadının biri ona saldırmakla suçluyor.

Money? You barge in accusing me of trying to blackmail you.
Para mı? Evime dalıp beni şantaj yapmakla suçluyorsun.

His owners would beat him hard to set an example for the others… accusing him of witchcraft.
Sahipleri onu büyücülükle suçlayıp diğerlerine… örnek olması için dövermiş.

Money? You barge in accusing me of trying to blackmail you?
Evime dalıp beni şantaj yapmakla suçluyorsun. Para mı?

And then Levy publishes an inane article accusing me of being a poststructuralist.
Ve kadın, saçma bir makale yayınlayarak beni post yapısalcılık ile suçladı.